Sayfalar

Tasarım üzerine düşünmekten tasarım yapmayan bir tip, örneğin ben.

 

Cuma günü yazlıklarım ile kışlıklarımı yer değiştirdim. Evet, havalar iyice insanı bunaltana kadar bekledim... Tabi canım şimdi üç beş bir şey meydanda vardı. Hem ben normalde de çok kalın giyinmediğimden, ince badilerimle ve gerekirse gömleklerle idare ediyordum. Aslında bir yere gittiğim de yok bir süredir. Umarım önümüzdeki mevsim bunu kırarım. 

Aslında yapmam gereken tek şey, bazanın altındakilerle dolaptaki giysileri yer değiştirmekti ve tabii dolabın köşe bucak tozunu almak falan. Oradan çaktırıyor muyum bilmiyorum ama böyle ev işlerini severim aslında. Bir yerden sonra kabak tadı veriyor ama genel olarak müzik eşliğinde temizlik yapma terapisini severim. Çok deterjanlı osulu busulu uğraşmam ama işte temizlemek keyifli. Düzenlemek, toparlamak falan. İlginçtir, işim bittiğinde de odam dağınık olur ahahahha. Kendine has bir düzeni var dağınıklığımın, lütfen. Ah tabi bir de yerim yok. Önümüzdeki haftalarda da kitaplığı komple yere indirip temizleyip bazı asırlardır okumadığım kitapları elden çıkarmak üzere ayıklamayı düşünüyorum. Hadi inşallah.

Ne diyordum, bende dikkat eksikliği mi var nedir bir şey anlatırken aklıma bir sürü şey gelir ve işte sonra son durumu yazılarımda okuyorsun... Neyse! Evde de kimse olmadığı için gönlümce yayılarak çalışabildim. Arada kendimle laf dalaşına girdim, bazen kardeşimin kuşuna dert yandım (en son balığıyla bunu yaşamıştık hey gidi...) Bir noktada ağlama, bir noktada defile seansı yaptım. Genelde güzel parçalar var dolabımda ama nedense, ah nedense, dışarı çıkarken hep elime ilk geçeni giyiyorum ay yeter. Artık daha çok özeneceğim işte buraya da yazdım sen de şahidimsin. Böyle kendine özenen insanlara hep gizli bir hayranlığım olmuştur. Ben hep başka yerlerdeydim, yani işte kafam başka yerlerdeydi. İyi bir zevkim olduğunu düşünsem de, bunu kafamda yaşıyordum. Yani bir şeyler tasarlayanlar da genelde hırpanidir ya veya özenmez ama işlerinde iyilerdir ya... Hah işte ben tasarım üzerine düşünmekten tasarım yapmayan bir tipim. Moda özelinde demiyorum. Heerrrrr konuda! Mesela bir şey kurgularım ama yazmam. Bir şeyi planlarım ama yapmam. Yaşamı düşünürüm ama yaşamam, gibi. Neyse ben, hatta, amaannn deyip bu duruma tepeden bakardım. Giysi kısmına geri döndük, uyarıııı! Oysa neden? Dış görünüş, ilk intiba, imaajj, çok önemli bir şey. Belki ilerlemek için yeterli değil ama kapıları açmak için mühim.

Önceden ben çok ciddiydim. Dışarıdan duruşum yani. O hallerimi özlüyorum. Ama hüzünlü ciddili dönemimi değil, ciddi ciddi dönemimi ahahahhah. Sonra bir noktada minnoş biri oldum. Somurtuk minnoş, gülen minnoş. Oysa çok da minnoş biri sayılmam. Belki samimi; ama genelde ciddiyeti severim (kendimde). Hem ciddi bir duruş iyidir, mesafe iyidir değil mi? Minnoşluğu da denedim işte. Bana göre değilmiş, hımmm sevmedim. Ben akla önem veriyorum. Mantığa, düşünmeye, özgünlüğe. 

Dün dışarı çıktım. Niyetim daha evvel sevdiğim bir kişiyle daha evvel gittiğimiz bir yere gitmekti ama yolu unutmuşum. Ahhhhh... Birileriyle bir yere gittiğimde (ki bu bunca yıl hep böyle oldu!) ben genelde gevezelik ederken yanımdaki kişi bizi gideceğimiz yere götürür. Bu nedenle de yol asla aklımda kalmaz... Neyse internetten arattım (bana neresi deme söylemem), başka yere gittim o tarifle. Neyse yine iyi bir yerdi. Keyifliydi bence. Tek başıma gidiyor olmak bana, ammaaannn napcam şimdi, dedirtse de başta, ki hatta otobüs on saat gelmediği için tam kısmet değilmiş deyip geri dönüyor olsam da, otobüs geldi ve iyi ki dışarı çıkmış ve kendimi bir yerlere götürmüşüm dedim, diyorum şimdi. Yeniden sergilere de gitmeyi düşünüyorum. Önceden sıkça giderdim. Bu ay aslında yaşadığım yerde güzel sergiler varmış, yine gidebilirim.

Kitap fuarı da oldu geçen ay. Son yıllarda gitmesem de önceden en sevdiğim etkinliklerdendi. Bu yıl aslında fuarın önünden otobüsüm geçerken sonra gitsem mi diye düşünmüştüm ama sonra aman şimdi boşver diye de aklımdan geçirdim. Bunun nedenlerine bir kitap yorumu yazımın yorumlarına gelen bir yoruma verdiğim yanıtta değinmiştim aslında ama sana da özet geçeyim. Şimdi bir kere artık kitap fuarı işlerinin eski büyüsü bence kaçmış. İkinci olarak artık içerideki salonlarda değil, dışarıda açık havada standları dizip kitapları yerleştiriyorlar ki bunu hiç sevmedim, düzensiz duruyor başım dönüyor. Tamam oksijen de alalım da, kitap fuarını mı geziyorum pazardan elma armut mu bakıyorum anlamıyorum. Zaten dağınık yerleştiriyorlar stansları (en azından geçen yıl öyleydi), bir de kalabalıkta başım dönüyor. Üçüncüsü, önceden tanınmış booktuberlar olsun, bookstagramlar olsun standda görevli olurlardı da, ergen heyecanımla x abla\ abiyle tanışacağım diye kendimden geçerdim. Vaktiyle tanıştım da. Hatta bazı yabancı yazarlı kitapları bu booktuberlara not yazdırarak imzalatmıştım ahahahahha. Ay ergenliğim güzeldi bu kısmıyla şimdi, hatırladım da keyiflendim. Neyse artık bu yok mesela. Yani hem artık (doğal olarak *-*) böyle şeylere heyecanım ve merağım yok, hem de bilinen veya sempati duyduğum kişiler görevli olmuyor. İnsanlar bu işlerden çekildiler sanırım, başka hayatlar kurdular sessizce...

Sonracığıma ekonomi... Kitaplar o kadar pahalı ki, kitap fuarından kitap alacağıma internetten alırım diyorum. Sonra artık fazla bir şey tüketmemeye çalışıyorum. Hem zaten okunacak kitaplarım da var ve yukarılarda bir yerde dediğim gibi yerim yok. Zaten artık yer kirası nedeniyle mi, başka şey mi bilmiyorum, geçtiğimiz yıl bazı sevdiğim yayınevlerinin fuara gelmediğini görmüştüm. Şimdi hangileriydi hatırlamıyorum ama çoğu yayınevi en azından geçen yıl fuarda yoktu ve bu benim hevesimi kırmıştı. Bu yıl da bu nedenle amaaaannn diyerek gitmedim. Ki sonra ne göreyim... Yani orada görmedim de instagramda gördüm, hah işte çok sevdiğim yerli ve çağdaş yazarlardan sevgili Melisa Kesmez'in imza günü varmış ya... Yaaaa... :( İşte kaçırmış olmuştum ve bunun burukluğunu yaşamıştım bir süre. Melisa Hanım da İzmir'i seviyor, geliyor ara sıra aslında ama ben nedense hep onun imza günlerini geçtikten sonra görüyorum ya. Bu kaçıncı oldu vallahi yeteeerr. Bir sonrakinde kaçırmam artık inşallah maşallah.

Bu arada yukarıda ciddi duracağım ve minnoş değilim desem de kandırmıştım. İçim biraz minnoş kabul ediyorum. Hem, insanlara gülümsediğinde, eğer karşındaki de insansa, sana gülümsüyor. Hiç şaşmaz. Mesela kaybolduğumda rahatlıkla yol tarifi soran bir tipim. Böyle şeylerden asla gocunmam. O zaman neden daha atak biri değilim ki? Gerçekten sosyal ankastrem, pardon anksiyetem, falan da yok. Bende bezginlik var bezginlik. Oysa maceracı da biriyim bak gerçekkkteeğğğnnn. Sanırım yargılanma korkum var biraz. Ay o da değil. Zaten dünyanın en mükemmel insanı olduğumda bile görmeyen görmemiştir beni ahahahahha. 

Ne'm var kuzum? Dikkat et kendine üşütme bu havalarda. Ben soğuk su içmiştim şakır şukur, lıkır kıkır, şappır şuppur... Umarım bir maraz çıkmaz.

Neyse hoşça kal. Orada dur, ayrılma. Belki sonra yine gelirim. 

Bayysss.

(hah buldum! bende overthink varmış)


bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.



10 yorum:

  1. Hahahaha İlkay bayıldım bu yazına, minnoşluğunu ayrı sevdim :)) Cuma günü ben de yazlıklarla kışlıkları ayarladım çok şükür. Ben kendi kendimi çok date e çıkarmışımdır. Bu mühim bir meseledir :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya kendi kendinle buluşmak çok mühim mesele aslında, nasıl bu kadar boşlamışsam... kendime trip atacağım o olacak :) İnsanı yeniliyor gerçekten. Ve alışınca daha da keyifli olabilir.

      Sil
  2. Ben yazlıkları kışlıkları ayırmam, hepsi her zaman aynı yerinde durur. :) Temizlik işini sevmesem de mecburen camları silmeliyim bayramdan önce.
    Dış görünüşe önem vermiyorum. Herkes tek tipleşmeye gidiyor ve fazlaca abartılan bir şey oldu giyim kuşam, iç güzelliğe önem veren kalmadı. Genelde ciddi ve somurtkanımdır zaten. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek tipleşme ve popüler kültürle benliğini birleştirme olaylarına katılıyorum :) Ama kendine dikkat etmek havanı değiştiriyor ya. Ben bunun giysiyle oyla buyla olduğuna, sadece bu yolla olduğuna da katılmıyorum tabi ama özenmek güzeldir. Bu değil ki o an popüler olan şeyler giyilsin, yapılsın, ki bunu başkasından görünce bile beğenmiyorum değil kendim yapacağım :) İnsanın her konuda kendi zevki olmalı ve onu yansıtmalı. Ama özenmek de güzel. Gidip yeni şeyler almakla da değil. Elindeki şeyleri farklı kullanmakla belki.

      Sil
  3. eveet bir şeyi yapmayı düşünmekten bıkıp sonunda yapmayız. giyim kitap temizliği iyi bişi tabii. bu yazın zaten kendisi şirin minnoş overthink :) resim sergileri insanı zenginleştirir. kardeşinle aran iyi ne güzel :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. On saat film arayıp izlememek gibi :) Tüm hayatım bu olaya döndü zaman içinde ama film benim canım aaa, yok olmadı, film benim hayatım mıydı öyle bir şey.

      Sil
    2. kitap müzik film senin hayatın işte :)

      Sil
  4. geçenki konu. silersin yorumu istersen yani, anne babalarımız çeşitli nedenlerle yetersiz oluyor, eğitim, sağlık, kültür gibi. onun için hepimiz evden uzaklaşıp yalnız yaşıyoruz, iş para bulunca yani, uzaklaşınca gerilim kalkıyor, onları kendi dünyalarında görebiliyoruz, herkes olabilidiği kadar olabiliyor çünkü, bilebildiği kadar veya kendi ailesinden görebildiği kadar, uzak olunca büyüklerimize şefkat duyabiliriz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya bazı şeyler eğitimle ilgili değil, seçimle ilgili. İnsanlar işine geleni seçer, içinden geleni. Ama ebeveyn olmanın sorumlulukları vardır. Evet uzakta olunca şefkat duyabilirim ama uzaktan. Ben de insanım ve kendime haksızlık yapmayı bıraktım. :)

      Sil
    2. ivit ayolcum, kendini suçlama üzme kendini ayol lazımsın kendine :)

      Sil