Sevgili okurlarım, merhaba!
Biliyorsun veya bilmiyorsun artık kişisel yazmak istemediğimi söylemiştim ve üzerine bin tane yazı yazıp yazıp kaldırmıştım. Her neyse, bunların hepsi teferruat tabii. Sanırım ben kişisel de yazacağım. Sorunum yazdığım şeyin içeriğinden ziyade, kendim için yazmamamdı sanırım. Kendimi anlatmak için yazdığımda, ki bu noktada haydanı tut çünkü aslında saçma bir şey yazmıyorum, kendimi rahatsız hissediyordum.
Pek tabii, tabi tabi artık kusma noktasına geldiğim üzere yazmak dört temel dil becerimizden olan bir anlatma becerimizdir. Bir şeyi anlatmak istediğimizde ya yazar, ya konuşuruz. Ben ikisini yapmaya da bayılırım! Her zaman değil. Ama bundan kime ne canım. Bak işte yukarıda yazdığım ''anlatmak için yazdığımda'' ifadesi aslında bu anlama geliyor. Kendimi açıklamak için yazdığımda, kendimi bir başkasına göstermek için yazdığımda sonradan bunalıyordum. O nedenle de yazmak istemiyordum ama ben anlatmak üzerine programlanmış bir insan varlığıyım. Bu nedenle de anlatıyordum ve rahatsız olup kaldırıyordum ve yine anl- sonsuz döngü (döngü zaten sonsuzdur şşşş).
Bir de tabi kendimi ''doğru'' açıklama kaygım bir yana, aslında son aylarda (neredeyse yıl oldu :) hep iç buhran ve serzenişlerimi yazıyordum. Buhran ve serzenişlerimiz de bizdendir ancak daha o ana özgü düşünceleri kapsayan hislerden oluşur. Tıpkı bulutlar gibi renk ve şekilleri zaman içinde değişir. Bazen aniden, bazen biraz daha hızlı, bazense yapyavaş. Evet, yapyavaş. Ve böylece, bu yavaşlık bize yapacağını yapar!
Hayatımda pek çok şeyin yavaş ilerlemesi ve her şeyi tek yapacak olmak fikri beni uzaktan bile yoran bir şey. İnsan bazen böyle hisseder tabi. Mesela bunu dün de düşündüm ve ardından tam hissediyordum ki kendimi durdurdum. ''Saf olma İlkay! Şimdi bu saçma fikri hissedersen hüzünlenirsin ve hüzünlenirsen mazallah yine vücudundan dökülürler! Kaç kaç kaç...'' Ah kaçamadım. Bak, bence üzüntü tetikliyor. Çünkü ağlamamı tutmuştum ama yine de içim ağlıyor gibiydi ve üzülmemi engelleyememiştim. Bu yüzden yine tek tük tepki aldım beden varlığımdan. Neyse, sonra ınstagramda öneriler paylaşma meşgalesine kendimi kaptırınca vücut varlığım da iyi hissetti. Keyiflendim.
Bazen bir andaki veya bir dönemdeki koşullarımızı tüm zamanlara yayma yanılgısına kapılıyoruz. Bu durumu yanılgı yapansa, her şeyin sadece ama SADECE zihnimizde olması. Bu noktada kendimi uyardığımda pek yardımcı olmasa da, hep böyle olmadığını kabul ettiğimde hafiften gülümsüyorum. Birinin seni ''ama şu da olmuştu unuttun mu akıllım'' diye uyarması gibi. Geçmişte hep böyle olmadıysa, gelecekte de hep böyle olamaz! diye fark ediyorum. (Geçmişte hep böyle olduysa bile, gelecekte hep böyle olmak zorunda değil; şu ana bak!) Fark ettiğim şey, birinin benim için bir şey yapması. Sadece benim için. Beni düşündüğü için. Bana değer verdiği için. Ya da sadece içinden geldiği için ama yine de sadece ama SADECE benim için. Gözümü boyamak, öyle denk gelmesi, zorunda gibi hissetmek gibi nedenlerden dolayı değil, benim için birisi bir şey yapsa keşke diye düşünmüştüm. Sonra da işte akıllımlı uyarılarımla uyandım ama bir kere hüzünlenince o anlığına bile olsa hüzünlenmiş olursun.
Bugün aklıma mutlu olduğum bir anın görüntüsü geldi. Görüntü o kadar canlıydı ki içinde var olabilirdim. Küçükken annem misafir odasını temizlerken yemek masasının sandalyelerini koridora dizerdi. Ben de o sandalyeleri bazen uçağın bazen trenin içi gibi düşünürdüm. Daha ziyade uçak olurdu aslında. Bazen pilot, bazen yolcu olurdum. Çok eğlendiğimi hatırladım. Bu eğlenme halinin anısı o kadar canlı bir his gibi benliğime doldu ki, sana bunu yazmak istedim. Kendimi açıklamak için değil, yazmak için.
Youtubeda Nana Hera diye bir kanal var. Oradaki kız da aklına gelen her şeyi söylediği videolar paylaşıyor. Onu izlemeyi aşırı seviyorum. Bana kendimi hatırlatıyor. Son videosunda da hayatta en sevdiği şeyin böyle yarınlar yokmuşçasına anlatmak anlatmak ve anlatmak olduğu manasına gelen bir şeyler demişti. Ben de aynısını düşünüyorum. Hayatta en sevdiğim şey bu: İlgimi çeken bir konuda cırcır böceği olmak.
Az evvel de yaşlandığım fikri aklıma geldi. Aslında ben öyle overthink yapan biri değilim. Instagramda bununla ilgili şeyler karşıma çıkınca millet bu kadar ne düşünüyor oluyorum. Ahahahhaha, evet beğğğn. Benim varoluşum overthinkin kendisi ondan sanırım. Bunu ayrı bir eylem olarak yapmıyorum ahahahhah. Kendim zaten hep bin sekmeli bir beyinle yaşıyorum. Tek sekmede yaşadığımı düşünürken 999 ve bilmediğim dahası sekmem arkada kendi kendini yazıyor ve sonra hiçbir şey olmamış gibi o ham fikir ana sekmem oluyor ve onu bilinçli zihnimle düşünmeye başlıyorum. Aslında herkesin kafası böyle çalışıyor bence. Beyin biraz böyle bir organ. Ama bazı insanlar benim gibi oluyorlar işte (elimle saçımı savurma efekti).
Bunun çok okumam, yazmam, bir şeyler izlemem; özetle bir şeyleri tüketmemle ilgisi pek tabi ki var. Ancak öte yandan bazı insanların kişiliğinde de merak oluyor. Ben çocukken de çok meraklı ve çeneliydim aslında. Her konuya değil, ilgimi çeken her konuya. Hala aynıyımdır. Bir şey ilgimi çekmiyorsa da tam tersi. Sanırım bu nedenle yalnızlık hissini sıkça hissediyorum. Yanında cırcır böceği olabildiğim o kadar az insan buldum ki... Bu sence bulunan bir şey mi? Seni bulan bir şey mi? Öylece olan bir şey mi? Hepsi mi? Bırak bu işleri mi? Bırakayım bu işleri dediğimde ansızın üzülüyorum ben, bırakamam. Sen bırak. Ya da tut; cırcır böceği olup uçalım uçalım ve milletin başı şişsin ahahahha.
Ne diyordum... Yaşlandım galiba. Sen şimdi beni küçümseyeceksin. Daha yaşın kaç ki diyeceksin (25). Bu durumun yaşıtım herkesin evlenmesi, başka ülkeye gitmesi, işini oturtması ya da üstüne sektör değiştirmesi ya da bunun gibi şeyler yapmasıyla ilgisi yok. Var sanmıştım ama hayır yok. Çünkü mesela benim isteğim evlenmek değil, aşık olmaktı. İnsanlar aşık olup evleniyor (bazen en azından) biliyorum ama benim kastettiğim her şeyden arınmış bir aşktı. Artık bunu ben bile hissedemem. İş konusunda da idealisttim, artık para kazanmak önceliğim. Şak şaklanmayı arzulamıyordum veya ünvanları veya milletin dışarıdan beni stalklamaya değecek bir yaşamım olmasını. Ben sadece tutku duymak istiyordum. Ama bunu olabilecek en yüksek dozda yaşamak istiyordum. Bunu sadece çok gençken yapabilirsin. Bahsettiğim aşırılık değil; senin en saf halin. Sadece kendi hislerinle olduğun halin. Birine bir şey kanıtlamadan, birinden bir şey beklemeden. En gerçek dozda hissettiğin halin... Sanırım dünya bunun için uygun bir yer değil. Ya da ben bunun için uygun değilim. Biliyorum bu düşünme tarzı bile aşırı. Düşüncenin kendisi de sana aşırı geldi bunu da biliyorum ama ne dedim... kendimi açıklamayacağım.
Dün uzun zamandır görmediğim birisini gördüm. Yüzü çok değişmiş. Sanırım yaşlandığım fikri orada içime tohumlandı. Bugünse aniden ana sekmem oldu. Üstüne düşünmedim, hatta sadece şimdi sana anlatırken ucundan düşündüm. Ama sanırım benim de yüzüm değişti. Yaşlılık anlamında değil, değişti anlamında. Bunu yapan da nihayetinde zamandır.
Ah bir de bazı kelimeleri konuştuğum gibi yazmayı sevdiğimi fark ettim aahhahahah. Açık konuşmak gerekirse günümüz Türkiye Türkçesine çok hakim olduğumu düşünüyorum (ne alaka deme, çünkü doğrusunu bildiğin bir şeyle daha çok oyun oynayabilir, üretim yapabilir ve tetiktelik hissinden çıkabilirsin. Ve ayrıca bahsettiğim şey edebi açıdan bir dil değil; dilin bizzat kendi yapısını kastediyorum). Böyle de yazınca biraz şey oldu hahahahah. Ama anladın işte. Dil benim için oyun gibi bir şey. En azından ana dilim :( Bak görürsün bir gün İngilizce'de de böyle olacağım. Belki başka bir dilde de. Oyunlar oynayabilecek kadar iyi seviyede olacağım. İşte buraya yazdım.
Adios sanço panzos.
Not: Başlığı ekşi sözlükte bir entryde gördüm bayıldııımmm. Offf keşke şu cümleyi ilk ben yazsaydım acayip kıskandım ama bak kaynak bildiriyorum tanımadığım yazar kişisi (görürsen selam, güzel cümle). Metin dışı atıf ahahhaha (entry linki)
Bir şey anlatma ihtiyacı çoğumuzda var sanırım. Ben konuşmaktan ziyade bunu yazarak yapmayı sevdiğim için blog benim için güzel bir fırsat. Hatta burada bile düşündüklerimin çok azına yer veriyorum. Ben de çok düşünen biriyim, bundan kurtulmak zor gerçekten. Zaman zaman azalıyor gibi olsa da geri dönüyor.
YanıtlaSil25 yaş çok genç bence. Artık 30 35e gelip düzen kuramayan da çok. Ben mesela yeni başlayacağım bir şeylere. Artık yalnızlık daha cezbediyor beni. :) Allah yolunu açık etsin. Güzellikler elbet bir gün gelecek. Kendine iyi bak. :)
Tabi ki hayat kurmak kendimiz dışında da bir sürüüü nedenle şekilleniyor ama benim karın ağrım kendimi açığa çıkaramamaktan kaynaklanıyor. Diğer bir deyişle potansiyelimi yaşayamamaktan. Çoğu kişinin ana sorunu belki de budur ve bu da bir sürüüü başka nedene bağlı oluşan bir şey aslında. Yani her şey senin elinde olayı evet doğru ama bir yere kadar senin elinde, her şey bizim elimizde değil malesef. Öyle olsaydı belki de kolay olurdu. Ya da olmazdı bilmiyorum. Ama yine de ben daha fazla yerimde saymak istemiyorum çünkü artık hislerimi kaybettim. Beni heyecanlandıran hiçbir şey yok. Ne istediğimi bile unuttum. Hatta daha da ötesi, bir daha eskisi gibi hissedemeyeceğime inanıyorum. O yüzden artık ''en iyisini'' (yani içime en uygununu) beklemek yerine olabilecek bir yerden Allah ne verdiyse ilerlemeyi istiyorum. Herkes aslında bunu yapıyor, ben yapmak istemiyordum ama kaçabildiğim yere kadar kaçtım. Olan yıllarıma oldu. 20 yaş ile 25 yaş arasında asırlar var bence.
SilUmarım güzel şeyler bizi bulur veya biz onları buluruz. Teşekkür ederim :)
başlık çok iyi dicektim :) insta film önerilerini aldım izliycem :) anlat herşeyi ama bak üzülme de bedenin dışa vurmasın. eveet para kazan önce :)
YanıtlaSilOf ya evet aşırı orijinal ama alıntı pofff :( Ya bu üzüntü bilmem ne tetikliyor bence ama nedeni vaktiyle kullanmamam gereken bir ürünü süper zekamla birkaç kez kullanmam nedeniyle de oluyor bence. Ama asıl ilginci ondan olsa (ki bence öyle) kullandığın an vücut tepki verir biter. Bende etkisi asırlarca sürdü resmen yeter artık yeminle bezdim kusmak geldi düzgünce ciddiye alarak ilgilenen cilt doktoru da bulamadım :( Yiyecek alerjim var mı onu da çözemedim ama içtiğim sağlıksız kahveyi bırakmaya çalışıyorum (azalttım çünkü sigara atağı gibi atak geliyor :( Sağlıklı kahve alıp içmek lazım...
Silbunları yapay zeka ile detaylı konuşsana :) cilt ilaç her şeyi :)
SilBuraya uzuuuunnn upuzun bir şey yazıp sildim. Döküntü dışında da cildimde alerjik sorun var. Onun için doktora da gittim, yapay zekaya da sordum ama istişare yapamadım çünkü bu konu beni geriyor ve etkisinde kalıyorum bu mu acaba diye. Yapay zekayla sorununu bulanlar da varmış ama bence genel konuşuyor. Psikolojimin bu konuda iyi olduğu bir zaman yine sorayım bari ama sanmıyorum yardımcı olacağını...
Sil