Ağaçların yaprakları yeniden yeşilleniyor. Ve dalları, yeniden şekilleniyor. Buna tanık olmak beni hep gülümsetir. Çünkü bu bir çeşit doğum anıdır ve buna tanık olmak, tanık olabilmek, yaşamın yeryüzüne çıkardığı bir hediyedir.
Bunu fark etmeyeli bir süre olmuştu. An'a tanık olmayalı. Bu nedenle, sabahın serinliğinde yürürken ve kuşların sesi her yerdeyken, güneşin parlaklığını gördüm. Hafifçe dağılan bulutları, maviliği, yaşamı... Ne güzel bir andı. Ne güzel bir histi.
Başka zaman olsa anında fotoğrafını çekerdim. Bunu yine düşündüm. Ama açıkçası biraz da üşendim... Öte yandan o an, daha doğrusu o andaki ben, orada kalmak istedim. Güneş parlarken, rüzgar yapraklarla selamlaşır, kuşlar birbirlerine laf atarlarken... o anda yürümek yürümek.
O an'ı gördün mü sevgili okur? İşte nisan bana böyle hissettiriyor. Bir ara mevsim anını. Bir geçiş: Bir doğum anı.
Doğarken itilmemiz gerekir. Geçiş böyle olur, değil mi? Anne rahminden, gün ışığına.
Kendi içimizde dertop olmak belki de rahatlık sağlayabilir. Ancak, karanlıktır. Anne karnı, karanlıktır değil mi? Karanlıktır ve bir bebek ışıkla, doğduğu an tanışır. Ciğerlerine havayı çeker... ağlar, ağlar.
Bir bebek doğar, tanışır ve ağlar. Değil mi? Sonra da büyür; ve biz buna yaşamak deriz.
İnsan her an yeniden doğabilir mi? Büyüdüğü yerden ansızın, bir daha doğabilir mi? Bunun bir kereye mahsus olması ne büyük talihsizlik olurdu!
Bayramda anneannemin tatlısından yedim. Bu, en sevdiğim şey. Küçük kuzenlerimi sevdim ve onların her geçen yıl ne kadar büyüdüklerini fark ettim. Bunu onları gördüğüm her an düşünüyorum. Zaman nasıl bu kadar hızlı geçti diye. Ben onların kuzenleri gibi değil de, teyzeleri gibiyim sanırım. Onlar da benim kuzenim gibi değil de, yeğenim gibiler.
Doğduğu günü dün gibi hatırladığın birinin büyüyüşüne tanık olmak garip değil mi? Belki birileri de benim için böyle hissediyordur.
Geçen gün odamdaki tüm posterleri kaldırdım. İllüstrasyon olan bazı posterleri kitaplık yanlarına vs asmıştım. Ama o kadar uzun zamandır oradaydılar ki, silerken artık yırtıldılar... Ben de çıkarıp attım. Onlardan sıkılmamıştım da, ne bileyim... Yokluklarını fark etmiyorum bile.
Bayram zamanı babaannemlere giderdik. Şimdi de gittik. Mezarlıklar beni hep etkiliyor. Kötü anlamda değil, sadece etkiliyor. İçimden onlarla konuştum. Babaannemle ve dedemle. Sence beni duymuşlar mıdır?
Mezarlığın yan tarafında küçük bir bölüm vardı. O kadar küçüklerdi ki... işte bu beni kötü etkileyen bir şeydi. Mezarlığa gittiğimde, herhangi birinin içinden anlık olarak geçtiğimde de, hep ölmüş kişilerin yakınları için de dua ederim. Dayanabilmeleri için. O küçük mezarların yakınlarının da umarım kalpleri ferahlar.
Kendi başıma gitmek istediğim bazı yerler var. Hep erteliyorum. Umarım baharda gidebilirim.
Gitmek istediğim bazı yerlere gidebilmem için çalışmalıyım. Kendim için, çalışmalıyım.
Ocak ayına başlarken çok güzel, çok da işlevsel olduğunu düşündüğüm bir plan yapmıştım. Ancak uygulayamadım. Sonra da uygulamadım. Nisan ayı yeni bir şeylerin, doğanın, doğuşunu anımsattı bana madem, o zaman bu işlevsel planı şimdi uygulamak ve en önemlisi istikrarlı kalmak için doğru zaman!
Dünden önceki gece yıldızları izledim. Bütün gün gökyüzü bulutluyken, gece yıldızlar parlıyordu. Önce bir tane, sonra bir tane daha. Bu, Aslı'nın oyunuydu. Yıldız bulmaca! Sanırım, kendi içimdeki unutmak istemediğim bazı özellikleri bu karakterin içine saklamıştım. Aslı benim için, mutlu anlarımda aynada gördüğüm yüzümdü. Hayır, sadece mutlu ifadesiyle bunu geçiştirmek doğru değil. Zaten, mutluluk ne? Hiç. Önemli değil ama işte biliyorsun ;), değerli. Mutluluk değerli. Bu nedenle, onu değer verdiğimiz şeylerde bulabiliyoruz. Bu nedenle, pırıltı keşfetmek, daha doğrusu pırıltılı anları yaşamak, hep en sevdiğim şeylerden olmuştur.
İçimde sonsuz bir merak var. Oysa ben, bu merakı beslemek yerine sık sık haklı olma hırsına kapılıyorum. Haklı olmak haklı olmak haklı olmak. Neye yarar? Çok şeye! Ama kişisel yaşamımda, doğru noktaları seçemiyorum haklı olmak için.
Korkular ve hırslar, bir nefesin içinde yoktur.
Yazılarımı sildikten sonra bir tek doğum günü yazılarımı sildiğim için üzüldüm. Çünkü o yazılarımın yorumlarında bana hediyeler vermiştiniz. Daha dikkatli olmalıydım...
O halde, lütfen bir hediye daha bırak bu yazının yorumuna. Kimlere ulaşır bu yazım bilmiyorum ama; bana ışık hızında geçtiğini düşündüğüm bu yılın ilk üç ayında, yani nisan ayına gelene kadar, öğrendiğin veya fark ettiğin bir şeyi yaz. Ya da... öğrenmek istediğin, somut veya soyut bir şeyi. Ya da... içinde yeşeren yeni bir şeyin varlığını, tabi ki istediğin kadarınca, anlat bana (bize).
Dün, iki papatya falı baktım. İstediğim sonuç çıkmadı. Ama sorun değil; baharda bir sürü papatya vardır.
Bu ay kalbimize sakuralar yağdıran haberler alalım, olaylar yaşayalım. Yağmurunu boşaltan bulutlar gibi rahatlayalım. Mis gibi toprak kokusuyla dolsun hayatımız.
Güzel bir ay dilerim.
başka bir şey ararken bulduğum şarkı.