Sevgili Bezelyecik #1

 

Genç kadın parmak uçlarını parmağının çevresindeki boşlukta gezdirmiş. Çalan müziği uzun uzun dinlemiş, dinlerken uzun uzun esnemiş ve gözleriyle parmağının çevresindeki boşluğu izlemiş.

''Kendimi en son doğum günümden birkaç gün evvel böyle hissetmiştim,'' demiş göğsünde uzanan Bezelyecik'e. ''Biliyorsun Bezelyecik,'' demiş kafasını yan tarafına döndürerek. Aynadaki yüzü de onu bekliyormuş. ''Saçlarım bu boydaydı... Gözlerim böyle buğulu, hatta gözüme kirpik kaçmıştı aynen böyle... Dudaklarım böyle önce zoraki, sonra gerçekten kıvrık. Ve sen Bezelyecik, sen benim göğsümdeydin. Böyle güzel, böyle yumuşak, böyle kalbim... Güzel çocuğum benim!'' Genç kadın, kedisine sıkıca sarılmış; ilginçtir, kedisi de ses etmeden göğsünde uzanmaya devam etmiş. 

''Bezelyecik...'' demiş sonra genç kadın tüylerin arasındaki parmaklarını gözleyerek, ''boş hissettiriyor.'' Bezelyecik, annesinin göğsüne daha çok yaslanmış. Tüm tüyleriyle annesini ısıtmış.

Genç kadın ağlamak için güzel bir zaman diye düşünse de, bunu başaramamış. Bezelyecik'i usul usul okşamış, müziği başa sarmış, sarmış sarmış... ''Bezelyecik... Aşkın bu dünyanın ötesinden olduğunu sanmıştım, oysa o, bu dünyada yaratılmış. Sen bunu hep biliyordun değil mi Bezelyecik?'' Bezelyecik hiç ses etmemiş ama evet, hep biliyormuş.

''Bezelyecik...'' demiş sonra genç kadın parmaklarını Bezelyecik'in tüylerinin arasına saklayarak. Bakışlarını boşlukta gezdirmiş, gezdirmiş... ''Biliyor musun Bezelyecik... Sevgi ve aşk ikiz kardeşmiş. Biri dünyada büyümüş, diğeri neptünde yaaa...'' Bezelyecik kısacık mırlamış, çünkü bu bilgiyi o da yeni öğrenmiş.

''Bezelyecik...'' demiş genç kadın hafifçe gülümseyerek, Bezelyecik'in bilmediği bir şeyi keşfetmek ona çocukça bir gurur vermiş. ''Şarkıyı başa sarmayacağım. Hep aynı şarkıları dinlemekten sıkıldım. Nasıl bir şarkı sevdiğimi bile bilmiyorum. Boşluğu dolduracak şarkıları dinliyorum dinliyorum. Onları...'' Bezelyecik sıkılıp kalkmış ve genç kadının giysi yığınının tepesine uzanmış. 

Dışarıda yıldızlar parıl parıl parlıyormuş. Elektrik kesintisinin ortasında gökyüzü mumlarla dolu bir bahçeymiş. Genç kadın perdeyi hafifçe aralamış ve ağlamaya başlamış. Gökyüzünü çok özlediğini fark etmiş. Yıldızları izlemeyip dudak büktüğü günlere gülmüş sonra. Canı yıldız bulmaca oynamak çekmiş ama sonra buna canı sıkılmış. Çünkü aklına parmağındaki boşluk gelmiş.

Biliyor musun Bezelyecik, diye fısıldamış sonra. Sesi öyle belli belirsizmiş ki duyulmamış bile. ''Ben biliyorum.''

Genç kadın biraz istemeyerek, yine de tereddüt etmeden, perdeyi çekmiş ve yatağına kıvrılmış. Gözlerini örten kirpiklerinin arasından ne düşündüğünü görmek imkansızmış. Parmağındaki boşluk hala orada dursa da, o çok sakin görünüyormuş. 

Oysa değilmiş, Bezelyecik biliyormuş.


Not: Bu kurgunun gerçek kişi ve olaylarla ilgisi yoktur. :) Ama yine de, ben bloğumda hep kendimi yazarım. Belki şekil değiştirmiş kelimelerle. Her neyse. Bazen beni okuyan kişilere açıklama yapmam gerekiyor gibi hissediyorum ama biliyorum yok. Zaten başka da açıklama yapmayacağım. Burası benim için eve benzer bir yer. Buranın oksijeni bana tanıdık geliyor. Böylece üstümde birikmiş yabancı her şey akıp gidiyor. Bu arada istediğiniz bölümden okuyabilirsiniz bu seriyi de. Bölümleri tek başına da okunabilir yazıyorum. En baştan başlamaya gerek yok, yakaladığınız dalı okuyabilirsiniz ilerleyen süreçte de. :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar