Yönetmen: Robert Eggers
Senarist: Robert Eggers
Yapımı: 2015 - Brezilya, Kanada, İngiltere, ABD
''İtiraf ediyorum, günah işledim. İşlerimi boşladım, annemle babama karşı geldim ve dualarımı ihmal ettim. Şabat'ta gizlice oyun oynadım ve zihnen tüm emirlerini çiğnedim, Kutsal Ruh yerine kendi isteklerimin peşinden gittim. Bu hayattaki tüm utancı, mutsuzluğu ve ebedi cehennem ateşini hak ettiğimi biliyorum. Ama sana yalvarıyorum, oğlunun hatırına, beni bağışla. Bana merhamet et. Işığını göster.''
![]() |
Kaynak: Pinterest |
Film, kilise tarafından kasabadan sürülen beş çocuklu bir ailenin izole çiftlik hayatlarında yaşadıkları doğaüstü olayları konu ediniyor. Batıl inançların çok güçlü bir şekilde kabul gördüğü 1630'lu yıllarda cadılık fikri üzerinden damgalanan kadınların yaşadıklarından yola çıkarak dönemin tarihi kayıtlarının merkeze alındığı bir senaryoyla karşılaşıyoruz.
Bu ailenin öncelikle en küçük çocuğu olan bebek Sam kayboluyor. Evin büyük kızı Thomasin (Anya Taylor-Joy) ile birlikteyken kaybolan Sam'in acısını atlatamayan evin annesinin (Kate Dickie) kızına olan bastırılmış öfkesi yüzeye çıkmaya başlıyor. Evin annesi en başından itibaren bu izole yaşamdan memnun değil. Evin yükü büyük oranda Thomasin'in üstünde. Bebeğin kaybıyla birlikte anne kız arasındaki gerilim daha da artıyor. Evdeki her aksaklık, suçu olmamasına rağmen Thomasin'in hatası olarak görülüyor.
Bebeğin ardından evin büyük oğlu Caleb (Harvey Scrimshaw) de kayboluyor. Bu kayıp gerçekleşirken de Thomasin kardeşiyle birlikte olduğu için aile üyeleri kızlarına şüpheyle bakmaya başlıyorlar. Zaten anne için büyük kız en başından beri bir yük. Filmin ilerleyen dakikalarında annenin aslında kızını kıskandığını öğreniyoruz. Tüm bu kayıpların bu kıskançlık ile doğrudan bir ilgisi olmasa da, ailenin yıkımına neden olan şeytani güçlerin (!) bulduğu boşluğun buradan kaynaklandığını düşünüyorum. Ailenin üyeleri anne başta olmak üzere kızlarını en başından beri günah keçisi ilan ediyor. Eve musallat olan şeytani güç de bu yanılgıdan yola çıkarak eylemlerini gerçekleştiriyor.
Film korku türünden ziyade gerilime daha yakındı. Olayların seyrini tahmin etmek zor olmasa da, izlemesi heyecanlıydı. Özellikle de Thomasin'e hayat veren Anya Taylor-Joy'un oyunculuğunun çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Zaten kendisi değişik yüz hatları sebebiyle pek çok rolde öne çıkabilme avantajına sahip. Bu bakımdan bana biraz Tilda Swinton'u hatırlatıyor. Aynı zamanda çok yetenekli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Özellikle de gerilim veya psikolojik gerilim türündeki yapımlara çok yakışıyor.
Filmde aslında dönemin zihniyetini de net olarak görüyoruz. Dogmatik inanç kalıpları, batıl inançlar ve bu inançların bedelini ödemek zorunda bırakılmış kadınlar... Filmde gerçekten de doğaüstü bir taraf vardı; yani olaylar sadece cahil insanların hayal ürününden ibaret değildi. Ancak bu doğaüstü kısımda gerçekleşen olay akışı da bir çeşit kendini gerçekleştiren kehanete dönüşmüştü.
Filmin geçtiği mekan oldukça sınırlı bir bölgede olmasına rağmen kurguyla bütünlük gösteren özelliklere sahipti. Ailenin yeni yaşamlarını kurmaya çalıştığı çiftlik evi, gün ışığı görmeyen ve puslu bir ortamdaydı. Işık teması filmin hem somut, hem soyut yanını besliyordu. Filmdeki küçük görünen bazı detaylar da bu ''ışık'' kavramını öne çıkarır durumdaydı. Filmin ilk dakikalarında Thomasin'in ettiği dua ile son dakikalarında katıldığı ayin buna örnek olarak gösterilebilir. Toplumundan dışlanmış bireyin izleyebileceği yola da bir çeşit örnek diyebiliriz bu durum için.
İlgisini çekenlere önerebileceğim bir film. Ancak rahatsız edebilecek sahnelerinin olduğu uyarısını da yapmalıyım.
The Witch | Official Trailer izlemek için tıklayabilirsiniz.
Not: Bu film yorumu yazısı reklam değildir, film önerisidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder