Çiçeklenmeler (Melisa Kesmez) | Kitap Yorumu

Yazar: Melisa Kesmez, Yayınevi: İletişim Yayınları

Çiçeklenmeler, karanlıkta bekleyen bir potansiyelin toprağı yarıp yeryüzünde var olma hikayesini anlatıyor. Türkan, yirmi dört yıllık eşi Orhan'ın ölümüyle birlikte büyük bir boşluğa düşer. Bu zor zamanlarında yanında ona yoldaşlık eden bir görümcesi Ayşe, bir de anıları vardır. Bu anılar Türkan'ı rahatlatmaz; aksine onu sıkar, kafasını karıştırır, bunaltır. Tam bu noktada, daha fazla böyle yaşayamayacağına karar verir Türkan; çünkü zaten çok uzun bir süre böyle yaşamıştır. Bekleyerek, neyi beklediğini bile unuttuğu bir ömrü yıllarca yaşamıştır.

Türkan henüz çocukken annesi vefat eder. Yeniden evlenen babası, Türkan'ı teyzesi ve eniştesinin evlerine bırakır ve bir daha kızını görmeye hiç gelmez. Türkan'ın yeni evi artık burasıdır. Hem annesini, hem de babasını kaybeden Türkan, içindeki boşluğu Orhan'a olan hayranlığı ile doldurmaya çalışır. Orhan Türkan'ın çocukluk aşkıdır. İlk görüşte aşık olmuştur Orhan'a. Genç kızlık hayranlığı hayalleriyle süslenir ve büyür de büyür içinde Türkan'ın. 

Orhan kendine bir yaşam kurar, aşık olur, hatta evlenir. Türkan da bir hayat kurmak ister ama içinin bir yanı hep Orhan'dadır. Bir gün kader onları bir araya getirir. Orhan ikinci evliliğini Türkan ile yapar. Ancak bu onun için yalnızca mantık evliliğidir. Yıllar boyunca çok iyi anlaşır bu ikili ancak hiçbir zaman bir aile olamazlar. Orhan'ın vefatıyla birlikte en yakın arkadaşını, hayatta içinde en büyük payı verdiği kişiyi yitirmenin üzüntüsünü yaşar Türkan. Bir de... yaşamına başlama zorunluluğunu duyar içinde. Artık hissettiği en büyük his beklenti değil, hüsrandır. Çünkü Türkan artık kırk sekiz yaşındadır. Aynı sokaklarda, aynı insanlarla, hiç çiçeklenmeden geçmiş koca bir ömür sürmüştür.

Bu boğucu his ile birlikte Orhan'ın yıllarca tamir etmeye çalıştığı karavana atlar, yollara çıkar. Her yenilik gibi, yolda başlar Türkan'ın öyküsü de. Bu yolda hem kendini, hem de ona yoldaşlık edecek insanları bulur. Çiçeklenmeler, tomurcuk veren bir yaşamın öyküsünü anlatır biz okurlara.

Kitabı çok sevdim. Zaten sevgili Melisa Kesmez, bana çok tanıdık gelen hisler ve kelimeler kullanan bir yazar. Son iki kitabında uzun öykü ve ufaktan roman tadında kurgular yazıyor. Hala daha kendisinin öykü türüne daha yakın olduğunu düşünmekle birlikte, kurgularını daha detaylıca ve karakterlerini hem daha uzun süre hem de daha derin ve detaylı okuyabildiğim için mutluyum. Bu kitapta da ana karakter olan Türkan'ın hikayesi ön planda olsa da, onun yaşamıyla yolu kesişen Ulaş başta olmak üzere diğerlerinin hikayesini de okumak güzeldi. 

Yazarın bu kitabında beni ayrıca şaşırtan durum ise, kitaptaki bazı sahne ve düşüncelerin çok benzer şekilde bizzat benim de gerek buradaki yazılarımda, gerek bazı kurgularımda yer almasıydı. Sanırım bağ kurduğumuz yazarlarla aramızda his ve düşünce anlamında dünyayı algılayış benzerlikleri de olabiliyor. Melisa Kesmez de benim için böyle, düşünce dünyasını kendi düş dünyama çok yakın bulduğum, bir yazar. Belki de bu aşinalık nedeniyle ne yazsa okuyabilirim.

Sade bir anlatım, tanıdık bir hikaye. Ancak derin ve okurda yeni pencereler açabilme potansiyelinde, bir öğleden sonra kahvesi gibi insana iyi gelen bir kitap Çiçeklenmeler. Ben çok sevdim.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

''Hala buradayım! Bir şekilde buradayım! Böyle mi diyordu kuşlar?'' (Sayfa 11)


''Birinden o kadar uzun zamandır, belki de hiçbir zaman bir şey istememişim ki, sorarken sesim titredi çocuk gibi.'' (Sayfa 14)


''Nasıldı iki kişi olmak? Sen birini çok seviyorken onun da seni o kadar sevmesi neye benziyordu?'' (Sayfa 19)


''Doğru değildi söylediğim. İnsan bazen kendisini ikna etmek için laflar uyduruyor.'' (Sayfa 28)


''Birine sarılmak bütün dağılan, dökülen, devrilen, saçılan şeyleri yeniden yan yana dizecekti sanki.'' (Sayfa 34)


''Gençlik diyelim. Gençken galiba insan olmayacak şeylerin olabileceğine inanıyor. Her şeyi, herkesi gözünde büyütüyor da büyütüyor.'' (Sayfa 36)


''Çok düşünme'' dedi Levent, ''uzatırsan o vakit kaygılanır, vazgeçersin. Kaygıya mahal bırakmadan çık yola. İyi şeyler birdenbire olur.'' (Sayfa 50)


''Taş yerinde ağırdı. Şimdiyse o taşı yerinden kaldırmam gerekiyordu, belki de yolda başına ne gelir diye düşünmeden, öylece bayırdan aşağı yuvarlanmam.'' (Sayfa 52)


''Birini sevmek konusunda biraz hızlısınız.'' (Sayfa 58)


''Okurken hayalini kurduğum meslekle hiç alakası yoktu yaptığımın. Bulamadım aradığım şeyi. Yapamadım. Bıraktım.'' (Sayfa 66)


''Umut bitince dönmenin pek bir anlamı kalmıyor çünkü. Bakıyorsun, dönebileceğin bir yer değil artık orası, kendini mecburen yeniden düzenliyorsun. Kendini başka bir ihtimale ikna ediyorsun. Kalp de soğuyor bir gün. Yaşamaya devam edebilmek için buna mecbur çünkü.'' (Sayfa 72)


''Mutlu son takıntımız bana sorarsanız bize öğretilmiş bir şey. Hayatta karşılığı o kadar da yok.'' (Sayfa 73)


''O kadar uzun süre beklemiştim ki, beklemek yaşamın kendisine dönüşmüştü. Nihayetinde vazgeçmiştim beklemekten.'' (Sayfa 74)


''Yüzmekle havada süzülmek arasında bir duygudaşlık olmalı diye düşündüm o an.'' (Sayfa 90)


''Sabrın her zaman işe yarayan bir şey olduğunu iddia edemeyeceğim.'' (Sayfa 93)


''Hayat beni gözetiyor ve ben bunu hak ediyorum.'' (Sayfa 97)


''Biraz delirmekten kimseye zarar gelmez. Akıllı gezdiğin yıllara saysınlar.'' (Sayfa 99)


''Kök saldıkça alıştım, daha çok sevdim yerimi. Çok uzun zamandır sırtımda içi taş dolu bir çanta gibi taşıdığım yalnızlık hissi, yerini aynı yalnızlığın kumaşından büyük bir ferahlığa bıraktı.'' (Sayfa 108)


''Eski sular aktı, gitti. Bir ilkyaz günü çıplak ayaklarla balkonu yıkamışım gibi bir şey oldu. Büyüdüm, büyüdüm, büyüdüm, yerin altından üstüne çıktım.'' (Sayfa 115)


Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.



9 yorum:

  1. Kitabın kapağı çok tatlıymış. Konusu da ilgi çekici, okuma isteği uyandırıyor. Yazarla bağ kurabilmen ne güzel. Sayfa 73 ve 74'teki alıntıları sevdim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bilindik bir konusu var ama yazarın olayları ele alış biçimini seviyorum en çok da. Bu kitap da hoştu. :)

      Sil
  2. yani, kesmez de denizi doğayı gökyüzünü yıldızları bulutları seviyordur değil mi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendisini bayadır instadan takip ediyorum, ruh eşiyiz bence :)

      Sil
  3. belki uzun öykü olduğu için önceki öykülerinden farklı gibiydi bu kitabı sanki veya kısa öykülerindeki detaylar, duygular, nostalji biraz uzun öyküye dağılmıştı gibi, evet ya yine sade bir anlatım ama yani yüklü anlatım, sanki her cümlenin arkasında söylemeyen cümleler var :) türkan ulaş hoşlardı evet :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son iki kitabı (Küçük Yuvarlak Taşlar ile bu) romana yakın (ki sen de hepsini okumuştun herhalde). Diğer üç kitabı öykü derlemesi. Ama bu son kitaplarında artık karakterleri ve kurguyu daha derin ele alsa da, o öykücülükten gelme hali tavrı belli bence yazarın. Yani sanki bir gün baya baya roman bile yazsa, o öykücü tavrı sezilir gibi bile hissediyorum. Belki üslubundandır. Sade çok. Olumsuz bir durum olarak söylemiyorum, hatta aksine, duru ve kendine has bir dili var bence. Çok allı pullu değil, çok vaoovv da değil (ki kendisini çok severim <3) ama hoş. Okuru sarıyor. Beni kucaklıyor :) Okumayı sevdiğim bir yazar. Hatta ilginçtir ben onun kitaplarını daha okumadan sevmiştim vaktiyle. Çok ilginç gerçekten. Artık nasıl beklentiyle başlamışsam. Bir de yazarın kendisi de nahif biri gibi. O da tabi bende zamanla pozitif etki bıraktı. Dünyayı algılayışı hoş. Zaten sosyolog aslında yazar. Ve Ulaş'a bayıldımm :) Böyle karakterleri severim zaten. Biraz fazla tesadüf vardı şimdi kitapta ama bu klişe etkiyi bile sevdim. Bilmiyorum bana iyi geldi bu kitap. Ve bir kitabı daha çıkarsa yazarın onu okuyup karar verecektim ve orada da aynı durum varsa söyleyecektim bunu ama bu yazar ana karakter olarak hep kadınların öykülerini yazıyor. Bu da çok hoşuma gidiyor. Zaten bu kitabın sonunda da kadınlara teşekkür ve ithaf tadında bir yazı vardı.

      Sil
    2. Bu arada burada yazarın sosyoloji mezunu olduğuna değinsem de bu kurgu çok da toplum gerçeğini işlemiyor tabi :) Daha çok bireysel güçlenme falan filan. Ve sanki Türkan Türkan değil de Tracy gibi falandı. Sevdim o ayrı ama yabancı film izler gibi okudum :) Belki asıl bu algım bir neden sorusunu hak edip sosyoloji konusu olmaya hak kazanır bilemiyorum. Belki de bu nedenle kitabı sevmişimdir. Türkan ona biçilen role devam etmediği için veya kendine biçtiği role.

      Sil
    3. Hatta çok emin olmadığım için yazıma eklemedim ama yazarın kendisi de bir dönem karavanda yaşıyordu ailesiyle. Böyle paylaşımları olduğunu hatırlıyorum ama baya öncedendi. Belki kendi deneyimlerinden de ilham almıştır.

      Sil

Popüler Yayınlar