Mavi Ok (Gianni Rodari) | Kitap Yorumu

Yazar: Gianni Rodari, Çevirmen: Eren Yücesan Cendey,
Resimleyen: Sedat Girgin, Yayınevi: Can Çocuk Yayınları

Befana Bayramı'nın arifesinde Barones Befana oyuncak dükkanının vitrininde en yeni ve havalı oyuncaklarını sergiler. İlk kez günışığı ve insanlarla tanışan bu bilmiş grubumuzun dikkatini üzgün bir çocuk çeker. Bu çocuğun üzgünlüğü oyuncaklar için günışığından bile daha ilgi çekicidir. Bu çocuk Francesco'dur. Mavi Ok isimli treni çok ister ancak ne onu, ne de herhangi bir oyuncağı almak için parası yoktur. Francesco küçük yaşta ailesini geçindirme sorumluluğunu almak zorunda kalmış yoksul bir çocuktur ve Bayan Befana'nın dükkanındaki oyuncaklara erişemeyen nice yoksul çocuk gibi bu oyuncakları hüzünle izler. Bu olay oyuncakları derinden etkiler ve ani bir kararla dükkandan firar ederler. Niyetleri, gördükleri anda dostları olmasına karar verdikleri Francesco'yu bulmaktır. Kitap boyunca, oyuncakların bildikleri tek dünya olan oyuncak dükkanından kaçıp karla kaplı sokaklarda onları çok sevecek dostlarını arama öyküsünü okuyoruz.

La Befana (Epifani) geleneği olarak bilinen olayda, bir cadının çocuklara hediyeler dağıttığı rivayet edilmekte. Befana, çocuklara oyuncak hediye ettiğine inanılan bir cadıyı simgeliyor. Evet, tıpkı Noel Baba gibi bu cadı da sürpriz bir şekilde evlere hediyeler bırakıyormuş. Bu cadının oyuncaklar hediye ettiği gün olarak kabul edilen 6 Ocak ise İtalya'da Befana Bayramı olarak kutlanıyor. Efsaneye göre bu cadı Noel zamanı bilge adamlarla birlikte bebek İsa'yı görmeye gitmemiş, ancak sonradan çok pişman olmuş. Bilgelerin ardından çocuk İsa'yı arasa da, onu hiçbir yerde bulamamış ve hediyelerini iletememiş. Bu nedenle de hediyelerini diğer çocuklara dağıtmış. Bu efsane İtalya'da bir bayrama dönüşmüş. Konu hakkında daha detaylı bilgiler edinmek için şuraya ve şuraya göz atabilirsiniz.

Kitaptaki oyuncak dükkanı işleten yaşlı kadın da bu efsanede geçen cadı ile benzer özellikler göstermekte. Barones Befana da bir cadı ve süpürgesine atlayarak geceleri çocuklara hediyeler dağıtıyor. Ancak onun efsanedeki karakterden farkı, verdiği oyuncakların maddi karşılığını alması. Oyuncakçı Befana bir esnaf. Bu nedenle maddi karşılık almadan hiçbir şey vermiyor. Onun için bir çocuğun yeterince uslu, yeterince iyi veya yeterince çalışkan olmasının bir önemi yok. Bu nedenle de yoksul çocuklara hediyeler vermiyor. Ancak Barones Befana da taş kalpli birisi değil. Sadece, her cadı gibi, bir insan. İnsanların bir şeyi verirken karşılığını alması gerektiğine inanıyor ve en azından kitabın başlarında bu değeri para olarak ölçüyor.

Kitabın konusunu okuduğum anda çok heyecanlanmıştım. Bana Oyuncak Hikayesi (Toy Story) serisini anımsatmıştı. Bu nedenle oyuncakların yaşayacakları maceraları okumak için sabırsızdım. Ancak kitapta bu heyecanımı doyuracak karşılığı bulamadım. Evet cesaret, azim, kararlılık, dostluk ve nicesi güzel duygu ve erdeme değinen bir kurgu ancak bir şeyler eksik. Karakterler yüzeysel işlenmiş. Özellikle de kitabın ilk kısmında o uzaklığı net olarak görüyoruz. İkinci yarıda daha sıcak hisler veren sahneler mevcut ancak yine de bana vaov dedirtecek kadar etkili değildi. 

Ayrıca kitapta cinsiyetçi bazı söylemler yer yer tekrarlanmakta. Kız çocuklarının sadece bebeklerle ilgilenmesi, kadınların fazla konuşmamasının gerekliliği (!) gibi bazı yargılar dile getirilmiş. Sonradan bazı karakterler aracılığıyla bu kalıp yargıları sorgulatacak karşıt düşünceler (Kara Bebek'in Yarım Sakal ile atışması ve bir ''kız bebek'' olarak fikirlerini ifade etmesi gibi) ileri sürülse de, genel olarak cinsiyetçi bir hava hakimdi. Zaten malesef cinsiyetçi düşüncelerle oluşturulmuş kalıp yargıların fazla olduğu bir toplum ve hatta dünyada yaşıyoruz... Bu tip dar yargılara özellikle de bir çocuk kitabında yer vermemek bir gereklilik.

Özetle tatlı, eğlenceli bir kitap. Beni beklediğim ve istediğim kadar etkilememiş olsa da, bazı noktalarında (cinsiyetçi söylemler gibi) değişimler gerçekleştirerek çeşitli tiyatro ve drama etkinliklerinde kullanılmaya uygun bir kurguya sahip.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

Süpürgeyle uçmak güzel olabilir ama şimdi uçaklar hatta roketler varken neden hala bunu kullanıyoruz bilmem. Üstüne üstlük bir de üşüttüm. (Sayfa 8)


Sanki boğazı kelimelerle doluymuş ve boğulmamak için hepsini dışarı atmak zorundaymış gibi konuşuyor, konuşuyor, konuşuyordu. (Sayfa 63)


Ağlatacaksın bizi neredeyse. Ama biliyorsun, ağlayamayız biz. Tahtadan yapılmışız ve yüreğimiz yok. Elveda! (Sayfa 64)


Sanki tatlı bir pasta yiyordu ve ansızın birisi sihir yapmış ve pastanın içindeki şeker yok olmuştu, şimdi tatsız bir karton çiğnediğini fark etmiş gibiydi. (Sayfa 71)


Biliyorum ama ben bizim dostumuz olanı bulmak istiyorum. (Sayfa 99)


Ama şimdi yalnızken, her şeyi kendiniz yapmak zorundayken işler başkadır. (Sayfa 115)


Ne tuhaf bir düşünceydi bu! Isıtan bir oyuncak... Ama olabilirdi, insanları sadece sobalar ve kaloriferler ısıtmazdı ki... Tatlı sözler ve hatta iplerine bağlı üç kukla da yürekleri ısıtırdı. (Sayfa 117)


Herkesin bildiği gibi Yeşil'in iki amcası vardır: Sarı ve Mavi; Turuncu, Kırmızı'nın kuzenidir; yeryüzündeki öteki akrabalıklar gibi renkler arasında da pek çok akrabalık vardır. (Sayfa 128)


Değerlerini bilen birini bulmanın mutluluğunu yaşıyorlardı. (Sayfa 129)


Ben herkesin mutlu olmasını isterim. Ama günümüzde kolay bir iş değil bu, anlatabiliyor muyum? (Sayfa 150)


İki kişi olunca ne güzel oynandığını, gülündüğünü, eğlenildiğini gördüler ve her şeyin daha güzel göründüğünü fark ettiler. (Sayfa 168)


Dünyanın bütün oyuncakları bir araya gelse bir arkadaş kadar değerli olamıyor. (Sayfa 171)


Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.




2 yorum:

  1. hımmmm yani buluş çok güzel evet oyuncakların hayata dönmesi ve o oğlanı mutlu etmek istemeleri heyecan verici bir tema vallahi de buluş iyi de demek ki iyi yazamamış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani aslında ödüllü de bir kitap ama evet daha güzel yazılabilir böyle bir kurgu :)

      Sil

Popüler Yayınlar