Sevgili Bezelyecik #2


Bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende... gül rengi şarap içilmez mi böyle günde... bu yıldızlı gökler, ne zaman... başladı dönmeye, kimse bilmez kimse bilmez... bu yıldızlı gökler ne zaman... başladı dönmeye... kimse bilmez, kimse bilmez.

''Onu çok özlemiştim,'' dedi fısıldadığı şarkının arasından genç kadın. 

Kimse bir şeyi bu kadar çok özlemez ki... Böyle düşündüm biliyor musunuz? Biliyorsunuz... Hep izlediniz. Beni, özlemimi, yeri... yeri yeri yeri, yerimi, yere yaslanışımı... Ya nereye yaslansaydım? Yerden başka ne vardı! Size uzandım... Defalarca defalarca defalarca defalar... İzlediniz. Beni, gözlerim parlarken... Onu özlerken hep ağladım diye mi?.. Hep ağladım diye mi izlediniz sadece? Artık özlemiyor muyum, ağlamıyor muyum? Beni izliyor musunuz peki, ben sizi izliyorum. Kalbim sıcak yatağında uyurken... ben burada onu özlemiyorum. Çünkü merak etmiyorum.

Yalancı değilim. Sadece bilmiyorum. Diğerleri gibi değil mi? Sana bakmıştım, sana sana ve sana da. Sen parlamıştın, sen sen... ve sen de. Böyle bir anda parlayıp sönmüştün. Bırakayım diye sanmıştım. Tam tersi miydi... Dilinizi duyamadım. Çok nadiren... çok çok nadir... Ama hep özlerken. Geceler aynıyken... siz aynıyken, geceler aynı gelir. Ama farklıdır, farklı farklı... siz farklı, başta siz... yıldızlar.

Onun özleyebileceği kişiyi yitirdim. Onu özlüyorum... biliyor musunuz? Belki de aslında... onu hiç özlemedim. Ama özledim, onu, değil mi? Onu... Değil. 

''Onu özledim, çok. Daha fazla özleyen birini gördünüz mü? Sen, sen gördün mü?''

''Ben gördüm,'' demiş bir ses. Sonra da genç kadının atkısına ortak olmuş, başını omzuna koymuş. ''Ne dramatiksin Aslı. Geldim işte, seni özledim diye geldim. Çok özledim, seni. Aramızdaki fark bu işte Aslımcığım. Sen hep çok özlersin, bense seni özlerim. Seni seni. Seni çok özlerim ben. Öyle çok özlerim ki seni...  Öyle çok özledim ki seni. Seni özledim ben, ben. Bana bakmıyorsun, ama ben seni özlüyorum. Bu yıldızların altında özlüyorum. En çok özleyen de, seni özleyen de benim. Sana rağmen özlerim. Seni özlerim, seni.''

Genç kadın gözlerini kırpıştırmış. Genç adam gözlerini yummuş çene ucunda uyukluyormuş. ''Çok dramatiksin.'' Sonra yavaşça gözlerini açmış. Sanki alıştıra alıştıra. Genç kadın bir şey diyememiş. Sadece durmuş. Kaçmamış, durmuş. ''Uyuyamadım,'' demiş sonra. ''Müzik dinliyordum. Garip gurup eski şarkılar. Bir de üstüne yerli! Eski dizilerden falan... İnsana acı çektirecek olanlar. İçime dolandılar, ben de buraya oturdum. Bırakmak için. İyi ki geldin. Ben aslında bunları düşünmemiştim. Bu kelimeleri. Hiçbir şey düşünmemiştim. Sadece yazmak istemiştim. Sonra fotoğraf çekmek istemiştim. Ama neyi göstereceğimi bilemedim. Kime göstereceğimi bilemedim. Onlara gösterdim,'' genç kadın başını hafifçe yukarı kaldırmış, ''yıldızlara, sadece yıldızlara... Havaya, oraya buraya. Ne önemi vardı, hiç.''

''Senin sorunun yanlış yere bakmak. Belki de Neptün'den başka yere taşınmalısın. Seninle gelirim.''

''Mesela nereye, Jüpiter'e mi?''

Genç adam hafifçe gülmüş. Genç kadının gözleri parlamış, karanlıkta bile görünen elmaslar gibi. ''Jüpiter bize şans getirirdi belki evet... ama o kadar büyük ki, sen daha hızlı kaçardın kesin. Orada bile içindeki neptün'ü büyütürdün.''

''O zaman Merkür...''

''O kadar hızlı olmasına gerek yok...''

''Uranüs! Ah, Uranüs tam bizlik olurdu bak gerçekten! Sen oraya bayılırdın...''

Genç adam gözlerindeki izlerle genç kadını izlemiş. 

''Neden bir şey söylemiyorsun? Orası da mı olmaz...''

''Dünya olsa... Burada... burada benimle kalmaz mıydın? Ben istesem, kalmaz mıydın?''

''Burada mı, hep mi? Bu hamakta mı?''

''Ah Aslımcığım...'' Genç adam genç kadına, ikisi genç kadının atkısına sarılmış. ''Burada kalalım,'' demiş sonra.

''Midem ağrıdı...''

''O kadar mı gerildin, yok artık.''

''Hayır ondan değil... Çok kahve içmişim ve midem ağrıdı... Offf, dünya zor işte bak dünya dünya dedin midemin ekşimesini hatırladım... O yüzden buraya çıkmıştım zaten akıllım lım lım.''

Sonra genç kadın genç adamın karanlıktaki tüm çizgilerini izlemiş izlemiş, yetmemiş onları bir daha çizmiş çizmiş. Sonra da sarılmış. Kocaman kocaman sarılmış hem de. Buna şaşırmadan sarılmış. Özleyen biri gibi. ''Ben aslında çok özlemiştim evet, seninle olmayı. Seni özlemiyorum, seni neden özleyim ki... Seninle olmayı özlüyorum, o kadar çok özlüyorum ki o kadar çok çok... Çok... Çok özlüyorum, seni. Seni... seni... seni...''

Genç kadın yüzüne çarpan yağmur tanelerinin arasından gözlerini açmış. ''Sen... Bezelyecik! Saat kaç anneciğim...'' Genç kadın bir gözü kapalı, diğeri yarım açık telefonun parlaklığına bakakalmış. ''Sanki yanımda gibiydi oysa, demiş Bezelyecik'e sarılırken. Bezelyecik onun kollarından sıyrılıp kalp ucuna kıvrılmış. ''Ama midem de gerçekten ekşimiş ha...'' demiş genç kadın daha çok kendi kendine. 

''Sen onu özlemedin sanırım Bezelyecik...'' Bezelyecik'in sesi soluğu çıkmamış. ''Artık ona dinletmek istediğim müzik, göstermek istediğim yer, okumak paylaşmak istediğim kelime yok. Yine de... Onunla birlikte dinlemek istediğim müzik, görmek istediğim yer ve... Aslında sadece, onunla aynı atkıyı paylaşmayı özledim. Biliyorsun atkı beni darlar. Bir tanesini tek başıma kullanamam ama o benimle paylaşınca boğulmuyorum ve ısınıyorum da... O benimleyken daha kolay oluyor gibi geliyor. O bizimleyken daha kolay oluyor gibi değil mi Bezelyecik?'' Bezelyecik genç kadını dinlemiyormuş. Hem de hiç.

Ama o seni özlüyordur bak Bezelyecik. Hem de çok. Beni özlemese, seni özler biliyorum... Yine de önemsiz. Bazen ona sarıldığımı hayal edince daha kolay uyuyorum. Ona sarıldığımı hayal edince daha kolay uyanıyorum. Bu yüzden mi onu hala özlüyorum? Bunun adı özlem mi... İnsan birini nasıl özler... Kendimi o kadar çok tuttum ki, şimdi bırakamıyorum. O burada olsa yine bırakamazdım. Sanırım bu yüzden olmaması daha iyi. Yine de o burada değil mi Bezelyecik? Onu sen de hissediyor musun, birlikte geçirdiğimiz zamanları hatırlıyor musun? Ben unutsam bile sen benim için hatırlar mısın Bezelyecik? Böylece yıldızları bulmaya devam ederdim. Kolayca... Yıldız bulmaca oynamaktan asla sıkılmazdım ama artık oynayamam. Belki o olsaydı birlikte... Sen onu sevmiş miydin Bezelyecik... Onu gerçekten sevmiş miydin... Neyini sevmiştin... Hatırlamıyorsun değil mi?

Onu artık hatırlamıyorum. Onu özlemiyorum. Ama çok özlüyorum. Neyi özlüyorum Bezelyecik?

Neyi özlüyorsun Bezelyecik?

Bir anıyı... Unuttuğun bir anıyı... 

Unutmak istemezdim. Ama hatırlayamıyorum. Belki de hatırladığım şeyler, hatırlayamadığım başka bir şey gibi geliyordur. 

Belki de alıştım. Belki de sustum. Yıldızlar gibi. Dünyayı seyre dalmış yıldızlar... gibi.

O beni özlese bir şey değişir mi Bezelyecik? O bizi özlese... 

Neyi bildiğini bilmiyorum yavrucuğum. İnsan olmak böyle bir şey mi?

Bunları düşünmemiştim... Uyuyacağım.


Not: Bunu uyumadan evvel yazdım, belli olur. :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar