Sevdiklerimin doğum gününü asla unutmam. O nedenle bugün buradayız.
Bloğumun nihai ismine bundan tam iki yıl önce bir akşam veya gece yıldızların altında otururken karar vermiştim. Balığımla konuşmamı, isim ikiliğimi vs yeri geldikçe hep anlattım o başka... ama Neptünlü bir cadı olma kararıma iki yıl önce, kardeşime düşüncelerimi anlatmanın ötesinde akıtırken, yıldızlı bir saatte, hatta rüzgar az kalsın oturduğum kilimi uçuracakken karar vermiştim. O an aklımda çok net. Sonra da o tanıdık his tüm bedenime yüklenmişti ve koşa koşa blog başlığıma Neptünlü Cadı yazmıştım. Bu doğru bir seçimdi, o his teminatım.
Bu tarihe yakın bir süreçte aklıma bloğumun doğum günü olduğu geldi. Başta bunun için yazı yazmayacağımı düşündüm. Sonra yazmanın, bir şeyleri, belki bir daha geri gelmeyecek ve zamanda kaybolacak biçimsiz düşüncelerimi kaydedebileceğini düşündüm. Aklıma edebi ve kulağa hoş gelen cümleler de geldi. Yine de şimdi sana bunları yazmak istemiyorum. Sana her zamanki gibi içimden gelenleri yazmak istiyorum sevgili bloğum ve onu izleyen okurum.
Hayatımın son on yılında ara vermeksizin hep blog yazdım. En uzun aram iki blog arasındaki iki aylık kısa süreydi. Blog yazmadan duramadım işte ve bu ikinci bloğu açtım. Burada da seninle çok şey paylaştık. Öteki bloğumu kendime anlatıyordum. Ama bu bloğumu hep sana anlattım biliyor musun? Belki de bu nedenle bu kadar tedirgin olup yazılarımı hep sildim, kaldırdım. Sana anlatmak, içimde yıldızlar parlattı. En azından bazen. Ama sonra bitti. Tüm manzarayı gördüğünde, tek tek yıldızların peşine düşmezsin.
Bu gece de yıldızları izliyordum. Aslında niyetim uyumaktı. Ancak bir yıldız parladı, sonra bir başkası ve ben yazmak istedim. Güzel evimde, hadi parti olmasa da, bir doğum günü daveti olsun istedim. Kimler gelir buraya bilmem ama sen hep en özel konuğumsun sevgili okurcuğum (yani hepiniz!).
Blog yazmak benim için hep çok doğal olmuştur. Rahatça yaptığım bir şey, belki konfor alanım bilmiyorum. Aynı zamanda hayatımda yaptığım en doğru şey olduğunu düşünmüşümdür hep. Evet kulağa biraz büyük bir laf gibi geliyor. Ben böyle şeylere önem veriyorum işte. Benim için eeennnn doğru şeyin çapı bu kadar. Başkası için bir nokta belki ama benim için koca bir kutup yıldızı.
Aynı zamanda bir yerlerde bir şeyler anlatmak benim için bir hobi değil, ihtiyaçtı. Ben, anlatmayı hep sevdim. Eğer kelimeler bana gelirse, bir cırcır böceği olurum. Bu konulara girmek için artık fazla büyüdüm ve galiba olgunlaştım ama... biliyorum fazla bir deneyim de elde edemedim ama... Bir Neptünlü veya o civarda bir yerli olarak ben, bir ev bulmanın zorluğunu çok iyi biliyorum. Onu inşa etmen gerektiğini de. İçinden dışına ve tekrar içine. Bu dediğimin benim için on yıl sonra bir anlamı olur mu veya bu dediğim on yıl sonra bana ulaşır mı bilmesem de, burası benim için bir ev oldu. Düşüncelerimden, hislerimden, beğenilerimden, hayal ve kırıklıklarımdan oluşmuş bir ev.
Tepemizde yıldızlar bile var. Görüyor musun?
İyi ki doğdun bloğum. Kaç yaşına geleceğini bilmesem de, iyi ki benim oldun. Benim evim oldun.
<3
bir şeyler dinlemek için tıklayabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder