Beyaz Kitap (Han Kang) | Kitap Yorumu

Yazar: Han Kang, Çevirmen: S. Göksel Türközü,
Yayınevi: April Yayıncılık

Han Kang bu kitabında beyaz temasını kullanarak bu rengi taşıyan kavram ve varlıklara ilişkin his, düşünce ve anılarına yer vermiş. Ben, O Kadın ve Tüm Beyazlar başlıklarıyla üç bölümden oluşan kitapta yazar, kendisinden önce dünyaya gelip bebekken yaşama veda eden kardeşlerinin kendi yaşamına bakış açısını ve büyüme sürecindeki psikolojisine olan etkisini beyaz teması çerçevesinde işlemiş. Beyaz aslında bir çeşit metafor olarak kullanılıyor. Varla yokun arasında bir çeşit geçit olan bu renk, yazarın soyut düşünce dünyasını yansıtmasında bir nevi araç görevi görüyor.

Kitapta her kavram için yarım ila bir buçuk sayfa arasında değişen kısa yazılar yer aldığı için kitabı okumak kolaydı. Yazarın yalın bir dili, incelikli bir düşün dünyası var. Han Kang'tan ona 2024 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü de getiren Vejetaryen isimli kitabı daha evvel okumuş ve kendine has tarzını sevmiştim. O tarzın bir uzantısını bu kitapta da görmek mümkün. Ancak gelelim görelim ki kitap beni pek de etkilemedi. Yazarın kavramlar ile yaşantıları arasındaki ilişkiyi beyaz teması üzerinden kurmasını özgün bulmakla birlikte, anlatının derinlikli olmadığını düşünüyorum. Pek tabii belki de yazarın amacı da budur; yani tıpkı beyaz renginin verdiği uçucu hisse benzer yazılar yazmak. Öyleyse amacına ulaşmış diyebilirim ancak yine de o uçucu hissin etrafımda dönmesini, benimle oyunlar oynamasını, bir okur olan beni peşinden koşturmasını isterdim. Bu haliyle yavan kalmış.

Hoşça ve kitaplarla kalın.


ALINTILAR

Henüz yaşamadığım zamanlara doğru, yazmadığım kitaplara doğru pervasızca yürüyorum. (Sayfa 11)


Geçen yaz kaçarcasına geldiğim bu şehir, sanki dünyanın öbür ucunda bir yer değil de içimin tam ortası. (Sayfa 21 - Sis)


Artık ben sana beyaz şeyleri vereceğim. Kirletilse de, beyaz şeyleri, Yalnızca beyaz şeyleri uzatacağım sana. Artık daha fazla kendime sormayacağım. Bu hayatı sana uzatsam olur mu, bilmem. (Sayfa 33 - Mum)


Kanatları artık birer kanat olmayacak, kelebek de artık kelebek değil başka bir şey olacak. (Sayfa 41 - Kanat)


Dalgalar her dağıldığında göz kamaştırıcı derecede beyazdır. Uzak denizin sakin suları, sayısız balık puluna benzer. Orada binlerce, milyonlarca parıltı vardır. Binlerce, milyonlarca debeleniş oradadır. Ama hiçbir şey ebedi değildir. (Sayfa 51 - Dalgalar)


Sen bembeyaz güldün. Şayet böyle bir cümlede kullanılırsa sen, hiç sesini çıkarmadan her şeye sabredip gülmek için çaba harcayan birisindir. O bembeyaz güldü. Böyle kullanıldığında muhtemelen o, kendi içindeki bir şeylerle vedalaşmak için çaba harcayan biridir. (Sayfa 75 - Bembeyaz Gülmek)


Ve kadın sık sık unutuyordu, Kendi bedeninin kumların evi olduğunu. Hep ufalanarak geldiğini ve ufalanmaya devam ettiğini. Sürekli parmaklarının arasından dökülmekte olduğunu. (Sayfa 93 - Kum)


Çünkü artık bunu bilmediğim zamanlara dönmek imkansız. (Sayfa 105 - İnce Beyaz Kağıdın Arka Yüzü)


Kadın, eğer ruh varsa, görünmez hareketlerinin bir kelebeğe benzeyeceğini düşünürdü. (Sayfa 117 - Ruh)


Bazen karanlık ve derin aynanın içinde bir yansıma arar gibi senin gözlerinin içine baktım. (Sayfa 125 - Senin Gözlerin)



Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar