Birinci Tekil Şahıs (Haruki Murakami) | Kitap Yorumu

Yazar: Haruki Murakami, Çevirmen: Ali Volkan Erdemir,
Yayınevi: Doğan Kitap

Murakami okumak bana aslında karakterlerle oturup bir şeyler içmek gibi hissettiriyor. Hani bazen tanımadığımız birisi yanımıza oturur ve konuşmaya başlar, hiç yaşadınız mı bilmem, işte Murakami'nin karakterleri de sanki tanımadıkları okurlarının yanına oturup öylece yaşamlarından bahsediyorlarmış gibi geliyor bana. Kendilerini bile değil, başlarına gelen olayları anlatarak okurlarıyla konuşuyorlar. Dertleri ahbaplık kurmak değil, anlaşılmak hiç değil. O zaman ne... Yalnızca içlerini dökmek. Bazen sadece buna ihtiyaç duyarız ya hani. Bazen yalnızca, içimizi dökmeye ihtiyaç duyarız. Bu karakterler yalnızca anlatmak istiyorlar ve Murakami de kelimeleriyle onlara ses oluyor.

Kitap sekiz öyküden oluşuyor. Bu öykülerin aynı zamanda anlatıcısı olan ana karakterler, anılarını biz okurlara anımsadıkları kadarıyla anlatıyorlar. Hatta öyle ki, bazen bir olay akışının içindeyken anlatıcı benzer başka bir anısını anımsayıp o anıyı anlatmaya da başlayabiliyor. Kitap adını son öyküsü olan Birinci Tekil Şahıs'tan alıyor. Ancak bu isim aslında okurun kitaptan neyi beklemesi gerektiğini özetler nitelikte. Murakami bu kitabındaki öykülerinde birinci tekil şahıs, yani ''ben'', kavramı üzerinde yoğunlaşıyor. Karakterler benliklerini anılarının arasından toplamaya ve bugünkü hallerinin kayıp parçalarını bu yolla sıvamaya çalışıyorlar.

Yine absürt denebilecek öyküler, varoluş bunalımının kıyısındaki tuhaf karakterler... İçlerinde konuşan bir maymun bile var! Murakami gerçek ile gerçek dışının sınırlarını bu öykülerinde de zorlamış. Bu nedenle de, belki de bu dengeyi sağlamak için, gerekmeyen durumlarda fazla detay verirken; gerekli durumlarda belki de ''gerçek dışı'' unsurların gizemini korumak için yüzeysel bir anlatımı tercih etmiş. Belki de bunun asıl nedeni bu öykülerin aslında ayrı birer roman olabilecek potansiyelde geniş kurguları barındırması da olabilir.

Her öykünün bitiminde kendimi ne okudum ben şimdi diye düşünürken buluyordum - ki Murakami'nin tuhaflıklarına da alışık ve bunu seven bir okuruyum. Ancak bu kitabın benim üstümde ilginç bir etkisi oldu. Öyküleri okurken, hatta bitirdikten sonra bile sevmedim. Öyküleri, kitabın tamamını bitirdikten sonra sevdim. Hatta kitabın arka kapağını kapattığım an kurduğum ilk cümle şuydu: ''Bu kitabın bir mini dizisi olsa ne güzel olur!'' Gerçekten de her öykü için bir bölüm olacak şekilde bir dizi yapılsa ilgiyle izlerdim. 

Bu ilginç öyküler bende tanıdık bir tat bıraktı. Başta garipsediğim tüm o karakterler, aslında yalnızca içimizdeki anlatmak isteyen sestir belki de. Ve biz o sese, ''ben'' deriz.

Bu öykülerden herkes hoşlanır mı bilemem. Murakami kitaplarına başlangıç için ise ideal bir seçim olmaz diye düşünüyorum. Ancak yazara aşina olanlar ve ilginç bir şeyler denemek isteyenler kitaba göz atabilirler belki.

Kitaplarla kalın.


ALINTILAR

On dokuz yaşındayken hislerim hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum, doğal olarak başkalarının da neler hissettiğinden bihaberdim. Tamam; sevinç ve üzüntünün nasıl hisler olduğunun farkındaydım. Ama sevinç ve üzüntü arasındaki çeşitli hisleri, aralarındaki karşılıklı ilişkileri henüz düzgün bir şekilde ayıramıyordum. Ve bu durum karşısında fena halde huzursuz ve güçsüz hissediyordum. (Sayfa 11 - Taştan Yastık)


Demek bazen sadece bir ad bile bir insanı çok heyecanlandırabiliyordu. (Sayfa 15 - Taştan Yastık)


Tuhaf bir yorgunluktu bu; sanki uzun zamandır birikmiş birikmiş de ben birdenbire fark etmiştim. (Sayfa 28 - Krema)


Bu dünyada değeri olup da kolayca elde edilebilecek tek bir şey yoktur. (Sayfa 34 - Krema)


Kremanın kreması; bir şeyin en alası anlamında kullanılır. Yaşamın en önemli ögesi, işte o creme de la creme'dir. Anlıyor musun? Bunun dışında kalanlar olmasa da olur, sıkıcı şeylerdir hep. (Sayfa 34 - Krema)


Hayalinizin ölmesi, yaşamınızın sona ermesinden çok daha üzücü bir şeydir. Bunun hiç adil olmadığını hissettiğiniz zamanlar da vardır. (Sayfa 51 - With the Beatles)


''Nevrotik ve sinir bozucu bir öykü ama'' dedim. 
''Arada bir böyle hikayeler dinlemeyi isterim. Çivi çiviyi söker derler.'' (Sayfa 68 - With the Beatles)


Ne tür galaksileri aşmışım ki solgun, belli belirsiz bir yıldız -gece vakti gökyüzüne bakınca arayıp da bulmanın çok zor olduğu bir yıldız- benim şans yıldızım olmuş? (Sayfa 84 - Yakult Swallows Şiir Seçkisi)


Bizim için her şeyden daha önemli olan kendi sevdiğimiz müzik üzerine derin bir sohbet yapmaktı, tutkuyla sarılacağımız bir şeyi hiçbir amaç gütmeden paylaşma hissiydi. (Sayfa 109 - Karnaval)


Hepimiz öyle ya da böyle maske takarak yaşıyoruz. Bu vahşi dünyada maske takmadan yaşanamaz çünkü. (Sayfa 111 - Karnaval)


Ne de olsa bir insan evinde, üniversite hocası bir çift tarafından eğitilmiştim ama diğer maymunlarla -onlar elbette benim kıymetli türdeşlerim- anlaşacak tek bir şey bile bulamadım. Ortak konumuz yoktu, iletişim deseniz, düzgün bir şekilde sağlayamadık. 'Ne acayip konuşuyorsun!' gibi şeyler söyleyerek benimle alay geçtiler; duygusal eziyet ettiler. (Sayfa 128 - Şinagavalı Maymunun İtirafı)


Bir başına olmak çok acı verici bir şeydir. (Sayfa 129 - Şinagavalı Maymunun İtirafı)


Düşünüyorum da aşk denilen şey yaşamayı sürdürebilmemiz için zaruri olan bir yakıttır. Aşkımız bir gün bitebilir. Ya da güzel bir şeye dönüşmeyebilir. Ama aşk bitse de, gerçekleşmese de, birine aşık olmanın, birine aşk beslemenin hatırasına tutunmaya devam ederiz. Ve bu yine de bizim için değerli bir ısı kaynağı olur. (Sayfa 133 - Şinagavalı Maymunun İtirafı)


Anılar ne kadar canlı olurlarsa olsunlar zamanın gücüne karşı koyamazlar. (Sayfa 136 - Şinagavalı Maymunun İtirafı)


Bazen böyle günler olur. Özgürce kullanacağınız zaman vardır ama hoşunuza giden bir şeyi yapmayı isteseniz de ne yapacağınızı bilemezsiniz. (Sayfa 142 - Birinci Tekil Şahıs)


Ben belki de yaşamımda bir noktada yanlış yöne gitmiştim. Takım elbise giymiş, kravat bağlamış halime bakarken bu hissim giderek kuvvetlendi. Baktıkça o kişi ben değilmişim, hiç görmediğim biriymiş gibi gelmeye başladı. Peki ama aynada yansıyan kişi -eğer o kişi ben değilsem- kimdi acaba? (Sayfa 145 - Birinci Tekil Şahıs)



Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.




4 yorum:

  1. Kitabın içeriği ilginçmiş. Aslında yazarın tarzını pek sevdiğimi söyleyemem. Başka yazar yazmış olsa bir şans verirdim herhalde. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rahatsız edici noktalar bu kitapta da vardı açıkçası ama ben genel olarak yazarın tarzını ilginç bulduğum için çok takılmıyorum. Yine de direkt olarak kitaptan herkes hoşlanır diyemem. Ama evet ilginç kurgular ve başka bir yazar başka şekilde ele alırdı diye de yorumunu okuyunca düşündüm :) İşte her yazarın bir tarzı ve artısı eksisi var. Murakami de konu bulmakta yaratıcı.

      Sil
  2. karmaşık hisler bırakan kitaplardan yani pekiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yani çok vaoov değil. Uzun yıllar etkisi altında da kalmam. Baya baya düşündürmüyor da :) Ama ben bu yazardan da bu tarzdan da baya okudum. Onun da etkisi var. Başka biri daha çok etkilenebilir. Kaldı ki kitabı ben de sevdim. İlginç şeyler benden geçer not zaten alır da... dediğim gibi Murakami'de bence genel olarak neyi ne kadar anlatacağına dair ölçüsüzlük var. Gereksiz şeyi gereksiz uzatıyor, gerekli şeyi kısa kesiyor veya direkt anlatmıyor. Böyle olunca adına gizem demiyoruz yani ama hadi Murakami'dir hadi deneysel takılır hadi seviyoruz falan diye çok üstünde durmuyoruz Murakamidir yapar diyoruz(m).

      Sil

Popüler Yayınlar