![]() |
Yazar: Haruki Murakami, Çevirmen: Ali Volkan Erdemir, Yayınevi: Doğan Kitap |
''Sonunda, zor cümleler kurmaya gerek olmadığını öğrendim - insanları güzel cümlelerle etkilemeye çalışmama gerek yoktu.'' (Sayfa 159)
Kitap, ana karakteri olan biyoloji bölümü öğrencisi bir gencin evine döndüğü kısa tatil sürecinde yaşadıklarını konu ediniyor. Aslında bu süreçte büyük maceralara atılmıyor karakter. Daha ziyade kendisini tanıtmadan kendisini tanımamızı sağlıyor. Karakterin hayatına giren insanlar aracılığıyla edindiğimiz izlenimler sonrasında onun olaylara ve insanlara bakış açısını kavrıyoruz.
Rüzgarın Şarkısını Dinle aslında bir roman olmaktan ziyade novella özelliği taşıyan kısa bir kitap. Aynı zamanda yazarın yazdığı ilk kitap. Ancak yazar kitabın çevrilmesine yıllar sonra izin vermiş. Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısımda romanı okuyoruz, ikinci kısımda ise yazarın yazarlığa başlayış sürecini anlattığı sunuş yazısını. Açıkçası kitabın ikinci kısmı daha çok ilgimi çekmiş durumda.
Kitabın en büyük sorununun dağınıklık olduğunu düşünüyorum. Aslında yazarın birbirinden bağımsız gibi görünen pek çok konuya ve düşünceye başka kitaplarında da yer verdiğini görüyoruz; ancak burada önemli olan nokta, bu farklı olay ve durumların iç içe geçip geçmemesi. Bu kitapta olaylar birbirleriyle kaynaşmamıştı; dahası, kitaptaki zaman atlaması sonrasında olaylar arasında kurulan bağlantı zayıf kalmıştı. Bu da anlatımda kopukluk oluşmasına neden olmuş. Sanki yazarın aklında olanlar tam olarak kitaba yansımamış gibiydi. Biz okurlar da yazarın aklını okuyamadığımız için bir şeyler -en azından benim nazarımda- eksik kalmıştı.
Kitabın ikinci kısmında ise yazarın kendisine ve yazarlık yönüne dair pek çok bilgi elde edebiliyoruz. Bu bakımdan yazara dair bir şeyler öğrenmek için güzel bir tercih olabilir Rüzgarın Şarkısını Dinle.
Kitaplarla kalın.
(20.06.22)
Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.
murakami romanları genellikle uzun oluyor değil mi :) reklam değildir diyorsun ya, yani kitap yazılarını reklam mı sanıyorlar :)
YanıtlaSilGeçen yıl bu zamanlar ınstagramda yayınevi isminin görünmesinin marka olacağı ve reklam kabul edileceğine dair baya baya yaygara çıkmıştı. Ben başta etkileşim almıyorum zaten olmaz bişey desem de olabilirmiş bişey :) Instayı düzenlemişken buraya da bir not ekleyiverdim. Aslında üç gerçek kişinin okuduğu bloğa bu notu yazmak abes duruyor (botlar yine bloğu sarmış benim ama gerçek okunma yok denecek kadar yok :), tabi okuyan herkes benim değerlim o ayrı <3). Öte yandan yıllar evvelce eski bloğumdayken yine telif davasına bloglar ayaklanmıştı da ben de bin küsur sayıda yazıyı baştan düzenlemiştim, travması hala üstümde durur... Bir de bu olayı korku hikayesine dönüştüren yazar arkadaş milleti darlamıştı, sonra ben afişlere dokunmayacağım yaaaa deyip köşesine çekilmişti aşırı gıcık olmuştum :)) Her neysem, benim blog işleri hep saçma sapan gittiği için bir not ekleyiverdim. Evet üç kişinin okuduğu bloğumun kütüphaneden aldığım kitaplarının yorumlarına :) Olsun, tedbir. Benim başıma hep eeeennn saçma işler geldiğinden tedbirli olmakta yarar var.
Silhıhım tamam :) hatırlıyorum tabii.
Silİkinci bölüm, yazarlık yönünü merak ettim :) Hikaye içinse benim gibi kısa kısa her şeyden yazmış galiba. Aklına ne gelirse :)
YanıtlaSilİkinci bölüm her ne kadar daha çok ilgimi çekse ve daha çok beğensem de o kısım kitapta çok az yer kaplıyor. Yine içinde yazarın yazarlık sürecine dair baya bilgi verilmiş ama kitabın geneli romandan oluşuyor.
Sil