![]() |
Yazar: Alejandro Zambra, Çevirmen: Çiğdem Öztürk, Yayınevi: Notos Kitap |
''Baban haklı. Bundan sonra hiç kaybolmayacağını biliyoruz. Tek başına sokaklarda yürümeyi öğrendin. Ama bütün dikkatini yola vermelisin. Daha hızlı yürümelisin.'' (Sayfa 13)
Kitapta kurguyla gerçek iç içe geçmiş durumda. Ana karakterimiz bir yazar. Anlattığı hikayenin ne kadarı kendi yaşamından, ne kadarı kurgu anlamak güç. Dahası, bu karakterin ne kadarı kitabın yazarı olan Alejandro Zambra'nın kendisi, ne kadarı kurgusal bu da belirsiz.
Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde bizi ana karakter olarak bir çocuk karşılıyor. Bir çocuğun gözünden 1985 yılında gerçekleşen Şili depremini ve sonrasında gelişen olayları okuyoruz bu ilk bölümde. Karakter bir çocuk olduğu için o dönemde yaşadıklarını tam olarak anlamlandıramasa da, onun anlattıklarından dönemin siyasal yapısını ve halkın durumunu gözlemlemek mümkün. Depremin ardından komşularıyla birlikte geceyi geçirdikleri açıklık alanda Claudia isimli ondan birkaç yaş büyük bir kızla karşılaşıyor. Karakterin ilk aşkı. Claudia, karakterimizden bir şey istiyor. Dayısının neler yaptığını takip edip kendisine haber vermesini. Karakter de bu görevi ciddiyetle yerine getiriyor. Ama görevin sonu nereye varıyor bu bölümden öğrenemiyoruz. Tıpkı karakterin kendisi gibi. Sonraki bölümlerde ise ana karakter olan yazarın yetişkinlik dönemlerine dair olayları ve romanını yazma sürecini okuyoruz.
''Yazarkenki halin hoşuma gidiyor. Yazmak sana iyi geliyor, seni koruyor.'' (Sayfa 57)
Kitaba dair en sevdiğim detay, nahif ama aynı zamanda apaçık dili oldu. Ana karakter en başta kendine karşı dürüsttü. Ama bunu öyle bir kırılganlıkla dile getiriyordu ki, kitap boyunca ana karakterde hep o ilk bölümdeki çocuğu gördüm. Karakter, bir zamanlar yardımcı rolde atıldığı yetişkinlerin yaşamında ana karakter olmak için çabalıyordu. Bunun için elinde bir gücü vardı: Anlatmak.
Kitabı okumak, baharla yazın iç içe geçtiği ara mevsimde mutfak balkonunun kapısına yaslanıp sokaktaki insanları dinleyerek gökyüzündeki kırmızılığın yerini karanlığa bırakmasını izlemeye benziyordu benim için. Öyle buruk hissettiren huzur verici bir yanı vardı.
Kitaplarla kalın.
(02.03.22)
Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.
Tatlı, sakin bir kitaba benziyor. Konusu farklı. Yazarın hayatından da izler vardır o zaman. Yazarın anlatımını merak ettim.
YanıtlaSilEvet sakin bir kitaptı. Yazardan iki kitap okudum. İkisini de yeniden yayınladım. İkisi de favorim oldular diyemesem de yazarı tanıdığım için memnun olduğum kitaplardı. Bu kitabın konusu ilgini çektiyse önerebilirim :)
SilBen bu kitabı yeniden okuyacağım sanırım.
YanıtlaSilZannediyorum 2014'te, ilk çıktığı -ya da Türkçe'ye çevrildiği- zamanlarda Zambra furyası vardı, belki Semih Gümüş'ten ötürü, bilemem. Bir sürü -hadi sevdiğim demeyeyim de- saydığım insan da çok övüyordu. İsmi tam benlikti, anlatıcısı tam benlikti. Güzel gibiydi de. Ama nedense benim içime işlememişti, belki de ben anlamadım o zaman, bilmiyorum. Tekrar sayenizde hatırlamış oldum, çıkarıp okuyacağım valla, zaten el kadar =)
Zambra ismini ben ilk kez Ağaçların Özel Hayatı kitabıyla duydum. Kitabın ismini o kadar çok sevdim ki kitaba karşı olumlu düşüncelerim daha okumadan oluşmuştu. Yazardan iki kitap okudum. Ben de 2022'de okumuşum, o nedenle yeniden okumam için erken bana ama ileride belki hatırlamak için tekrar bir okuma yaparım. Yazar anlatacak bir şeyleri olan bir yazar belli. Kitapları beni çok da sarsmadı açıkçası ama okuduğum için mutluyum. Zaten kısacık dediğiniz gibi. :)
SilBeni de hem sarsmadı hem de sarsmadığı için suçlu hissettirdi. Bir benzerini yine arkadaş ortamında İhtiyarlara Yer Yok filmi hakkındaki düşüncelerimi filtresiz şekilde dile getirdiğim zaman yaşamıştım. Yani ya ben anlamıyorum ya da başka bir iş var bilmiyorum, ikisine de bir şans daha vereceğim hahah
SilYa bir dönem öne çıkan kitaplar filmler diziler oluyor ve artık öne çıkmasının etkisiyle de mi bilmiyorum hatırı sayılır miktarda insanı etkiliyor. Hal böyle olunca o öne çıkan eserden etkilenmediğinde sen kara koyun olmuş oluyorsun :) Ben de düşüncelerimi çekinmeden dile getiririm ama bazen eğer o ortamda çok övülen bir eserse bu, ortamdaki aykırı kaçan fikir garipsenebilir. Filmi izlemedim ama dediğiniz durumu anladım bu bakımdan. Zaten bir yapımı herkesin beğenmesi de saçma geliyor bana. Tabi ki başarılı bir iş beğenilir ama her yönüyle dört dörtlük olarak herkesin beğenmesi, herkesin aynı düşünmesi gerçekçi değil. Demek ki birileri gerçek fikrini söylemiyor :) Yoksa zaten sanat neden var ki? Yani herkes aynı şeyi düşünecek, aynı şeyi beğenecekse bu yaratıcı uğraşlar niye yapılıyor...
Sil