Yönetmen: Hirokazu Koreeda
Senarist: Hirokazu Koreeda
Yapımı: 2018 - Japonya
- Ben... öğretecek başka bir şey bilmiyorum. Ama yine de...
+ Neden çocuğun adını Shota koydun? Gerçek adın bu, değil mi?
- ...
![]() |
| Kaynak: Pinterest |
''Sana vurma sebepleri, sen kötü olduğun için değildi. Eğer sana, seni sevdikleri için vurduklarını söylüyorlarsa bu bir yalan. Eğer seni sevselerdi... gerçekten sevmiş olsalardı... bunu yaparlardı (sarılırlardı).''
Film, Japonya'da alt tabakadan bir ailenin yaşadıklarını konu ediniyor. Hırsızlık gibi illegal yollarla evin geçimini sağlayan bu aile; bir büyükanne, bir anne, bir baba, bir teyze ve bir kız ile bir erkek olmak üzere iki çocuktan oluşuyor. Ancak tüm bu aile üyeleri arasında kan bağı yok. Filmin büyük bir kısmında suç işleyen bir ailenin yaşadıklarını izliyoruz. Hırsızlık, ölü kişilerin emekli maaşını kullanma, ölmüş bireyleri bildirmeden gömme, çocuk kaçırma... Ancak tüm bunlar aslında -bence- yan konular. Filmin ana konusu: Aile olmak.
Filmin ilk dakikalarında bir adam ile bir çocuğu hırsızlık yaparken görürüz. Üstelik bu konuda oldukça sakin ve becerikli görünmektedirler. Öyle ki bu hırsızlık olayı, karakterler için bir suç değil de, gündelik hayatta sıradan bir anmış gibi izleyici üstünde bir etki bırakır. İkili, yaptıkları ödemesi yapılmamış alışveriş sonrasında soğuk bir kış akşamında aceleyle evlerine yürürler. Bir an evvel akşam soğuğundan evin sıcaklığına sığınmak istediklerini anlarız. Dışarıdan oldukça sıradan görünen bu adam ile çocuk, duydukları bir ses üzerine duraksarlar. Bu ses, küçük bir kız çocuğuna aittir. Yalnız, üşümüş ve aç bu kız çocuğunu tek başına bırakmak istemezler. Sonradan Lin ismini verecekleri küçük kızı da beraberlerinde eve götürürler. İşin garibi, aile üyeleri bu durumu yadırgamaz. Hiç tanımadıkları bir çocuğun öylece evlerine getirilmesi sanki her gün başlarına gelebilecek bir olaymışçasına küçük kızı doyururlar. Küçük kızın vücudunda yaralar vardır. İstismara uğradığı belli olan bu çocuğu geri bırakmayı istemeseler de, buldukları yere geri dönerler. Ancak kavga sesleri yükselen eve küçük kızı bırakmak içlerinden gelmez. Kararı Juri'ye bırakırlar ve küçük kız da Lin adını alarak bu ailenin yeni ferdi olmayı kabul eder.
Film ilerledikçe görürüz ki, bu aile yiyecek, temizlik ürünü, giysi gibi pek çok gündelik ihtiyacını hırsızlık yaparak sağlamaktadır. Bunun dışındaki geçim kaynakları büyükannenin eski eşinden kalma maaşı ve evin annesi ile babası rolündeki iki kişinin yok pahasına kazandıkları işçi yevmiyeleridir. Baba çalışmaktan pek haz etmez, anne çalıştığı kuru temizlemede küçük hırsızlıklar yapar. Evin teyzesi (ablası) rolündeki genç kadın ise bedenini sergilediği bir işte çalışmaktadır; o da kendi öz ailesinden ve evinden uzakta bir yaşam sürmektedir. Aynı şekilde evin oğlu ve yeni üyesi olan kızı, iki çocuk da, büyükleri gibi kolayca hırsızlık yaparlar. Ailenin kazanç kaynaklarının aslında onların yaşam biçimi olduğu görülmektedir. Tüm bunlar onlar için rutin halini almıştır. Ancak her ne kadar kendi düşünce yapıları yanlış olsa da, arka planda onları bu eylemlere sürükleyen toplumsal yapıyı da görürüz. Evin annesinin çalıştığı kuru temizlemede yaşadığı işçi sömürüsü buna bir örnektir. Aslında toplumun ikiyüzlü örgütlenişi, bu aileyi suça sürükleyen etkenlerden biri olarak karşımıza çıkar. Ailenin bu yaşamı benimsemelerinin tek nedeni bu olmasa da, bunun filmde eleştirilen bir durum olduğunu görürüz.
Film, gündelik hayatın olağan akışını izleyiciye sunar. Aralarında kan bağı olmayan bu aile suç işleseler de, kötü insanlar olmadıklarını ve birbirlerine kenetlenmiş olduklarını görürüz. Her ne kadar özellikle de çocukların daha iyi bir yaşam haklarını gasp etseler de, bu aile onları kendi yöntemlerince istismardan korumaktadır. Özellikle de küçük kızın, Lin'in, sahnelerinde hep gözlerim doldu. Kendi kan bağı olan ailesi tarafından istismara uğramış bu küçük kız, ''arakçılardan'' oluşan bu suçlu ailede belki de hayatında ilk kez sevilmenin ne demek olduğunu tattı. Bu aileyi oluşturan yaşı büyük bireyler aslında kötü değil, yetişkin olamamış insanlardı. Bireyselleşemedikleri için de toplumda kendilerine bir yer bulamamış ve toplumun artıklarından beslenerek günübirlik bir akışta hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. Bu aile üyeleri birbirlerini yargılamıyor, oldukları gibi kabul ediyor, hatta yeri geldiğinde destekliyorlardı. Belki de onlara ''yetişkin olma'' şansı verilseydi, onlar da toplumda kendilerine sağlıklı bir yer edinebilirlerdi diye düşünüyorum. Öte yandan, evin annesinin küçük kız ile benzer bir geçmişten gelmesi, aynı yaraya sahip olmaları, beni derinden etkiledi. Bu insanlar bir günde toplum dışına itilmemiş veya kendilerini toplumdan soyutlayıp suç işlemeye başlamamışlardı. Bu insanlar zaten böyle bir hayatın içinde doğmuş, başka bir yaşamı deneyimlememişlerdi bile.
Beğendiğim durum ise, olayların dramatikleştirilmeyip ailenin suçlarının bu dramaların arkasına saklanmamasıydı. Ortada bir suç varsa, nedeni ne olursa olsun yaptırımları da olmalı diye düşünüyorum. Filmde alt tabakadan bir ailenin hatalı yönlerini de, birbirleriyle olan bağlarını da iyi ve kötü tüm yönleriyle şeffaf bir şekilde izliyoruz. Aynı şekilde film, işçi sınıfının yaşadıklarını dile getirerek toplumsal yapıdaki çözülmeleri de dürüstçe yansıtmış. Yalnızlık teması ise filmin etrafını saran bir atmosfer gibiydi. Ailenin toplumdan kopuk yalnız yaşamı, aile içindeki fertlerin kendi dünyalarındaki yalnızlıkları...
Bu yalnızlık temasını özellikle de kritik sahnelerde karakterlerin verdikleri tepkiler üzerinden gözlemliyoruz. Evin küçük oğlunun hırsızlık yapmanın kötü bir şey olduğunu içten içe bilmesi ve ailesinin ona benimsettiği yaşamdan hoşlanmaması, okula gitmek istemesi; evin teyzesinin aslında kendi öz ailesinin maddi durumu iyi olmasına ve iyi bir eğitim almasına rağmen tüm bunları reddedip kötü şartlarda da olsa değer gördüğünü hissettiği bir yerde yaşaması ve büyükanneye olan düşkünlüğü; evin annesinin özellikle de Lin'in yaşadığı aile içi istismardan etkilenmesi ve küçük kıza kendi içindeki küçük kızın yaralandığı noktadan yaklaşması; babanın kendi gerçek adını oğlan çocuğuna vermesi ve onunla kendi bildiğince ve yettiğince anılar biriktirmek istemesi; büyükannenin yalnız yaşamına tüm bu kan bağı olmayan insanları kabul etmesi ve özellikle de kumsal sahnesinde tek başına oturup ailesini uzaktan izlemesi gibi sahneler bu duruma örnek gösterilebilir.
Hirokazu Koreeda hayatın içinden karakterleri ve olayları, sakin ama estetik bir dille sinemaya taşıyan bir yönetmen. Kendisinin bu yıl içinde Our Little Sister (Umimachi Diary\ Küçük Kız Kardeşim) isimli filmini de izlemiş ve yine çok sevmiştim. Her iki film de dingin ama hisliydi.
Shoplifters - Official Trailer için tıklayabilirsiniz.
Not: Bu film yorumu yazısı reklam değildir, film önerisidir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder