24 Saat Açık Kitapçının Sırrı (Robin Sloan) | Kitap Yorumu

Yazar: Robin Sloan, Çevirmen: Zeynep Yedierler,
Yayınevi: Trend Kitap

Clay Jannon ekonomik krizin vurduğu genç işsizlerden biridir. Uzun süredir iş bulamayan bir grafik tasarımcı olarak çareyi alanı dışında bir işte çalışmakta bulur. 24 saat açık olan bir kitapçının gece vardiyasında tezgahtar olarak işe giren Clay, bu sessiz kitapçıda tuhaf olayların gerçekleştiğini fark eder. İki kısma ayrılan dükkanın bir bölümünde sıradan kitaplar yer alırken, diğer kısmında eski, ciltli ve özel basım kitaplar yer almaktadır. Özel baskı olan bu kitapları tezgahtarların inceleme izni yoktur. Dükkana gelen az sayıdaki müşteri de özel bir üyelikle ödünç alabildikleri bu özel basım gizemli kitaplar hakkında ketum davranmaktadır. Dükkandaki bu gizemin ardındaki sırrı çözmek isteyen Clay, Google şirketinde çalışan kız arkadaşının yardımıyla kendini bir maceranın içinde bulur. Bu macerada gizli bir kitap cemiyetinin iç yüzüne dair bilgiler edinecek ve gizemli patronu Penumbra ile değişen çağın getirdiklerini eski öğretilerle birleştirmenin yollarını arayacaktır.

Bu, çok sıkıcı bir kitaptı! Bakın, bir kitap yorumumda, evet evet bizzat kendi kaleme aldığım kendi kelime ve düşüncelerimden oluşan KENDİ YORUMUMDA, bile asla ama asla ilk cümlemden beni okuyanları etkilemek istemez ve bir kitaptan hoşlanmasam bile onun hakkında bu kadar keskin olumsuz bir yargıda bulunmazdım. Ama bu kitap beni o kadar bunalttı o kadar bunalttı ki, yıllardır yapmadığım bir şeyi yaparak kitabı atlayarak okumak zorunda kaldım! Bu kitaptan önce müthiş bir kitap okumuştum ve okumaya dair iştahım müthiş fazlaydı. Ancak bu kitap... bu kitap... Beni neredeyse okuyamama sendromuna sürükleyecekti! (Belki de sürüklemiştir...)

Çerezlik bir kitap olduğu için zaten kütüphaneden ödünç aldım. Cidden tek beklentim kafamı dağıtmasıydı. Aslında fena da başlamadı. Tam da beklediğim gibi basit bir anlatım ve konu beni karşıladı. Kitabın ilk yarısını, zorlama bulduğum kısımları olsa bile, güle oynaya okudum ettim. Hatta yazarın tarzını birazcık Matt Haig'e bile benzettim (ki kendisinin kitaplarını da çerezlik kategorisinde değerlendirir ama akıcı olmalarından mütevellit, severim). Ancak gel zaman git zaman bu Googlecılarla tarikatçılar arasındaki çatışma o kadar zorlama bir noktaya evrildi ki, kitap bile kendinden sıkılmış olabilir bence. Çünkü akmadı akmadı. Birkaç bölüm atlasam bile aman kitabı nasıl ele geçiririz, şifreyi neyleriz cart curt diye diye okurun oyalanmaya devam edildiği bir akış devam ediyordu.

Aslında kitabın çıkış noktası güzel. Gizemli bir kitapçı dükkanı, dırı dırı. Bu dükkanın sahibi de keza öyle, tatlı sert ve bu ona gizem katıyor. Açıklanmayan pek çok giz arka planda. Dahası tüm bunları açığa çıkarmak için ölüp biten, biraz da şaşkın bir ana karakter var. Arka plandaki gelenek-teknoloji çatışması da tat katmış. Ama... Kitabın asıl patladığı nokta bence tek bir konu üzerinden gitmeye çalışmasıydı. Hal böyle olunca bu tek konu yetersiz kalmış, akış yavaşlamıştı. Bu ana konuyu besleyecek başka yan olaylar olsaydı, bence yazar da üç yüz sayfa boyunca aynı şeyleri tekrar tekrar ve tekrar anlatmaktan kurtulurdu. Dahası, kitapta tek bir olay olduğu için bu olayın saçmalığı da bariz bir şekilde kendini belli ediyordu. Yani olay çok ahım şahım, vaooov bir şey olsa veya en olmadı azıcık ucundan ters köşe etse, tamam diyeceğim başım üstüne... Ama o da yok! Zaten kitabın isminde bile geçen ''sır'' çok da sır değildi bence ve kitabın yarısına gelmeden zaten çözüldü. Kitapta başka bir olay da yaşanmadığı için, bu sırrı takip eden olaylar zinciri kitabın sayfa sayısını uzatmak için yazılmış zorlama olaylar olarak kalmıştı (benim gözümde). Yine o kadar da haksızlık etmeyim, acaba bundan sonra ne olur merakı da hep bir cılız ışık olarak vardı ama olaylar gerçekten o kadar zorlamaydı ki, bir yerden sonra kitaba ilgimi kaybetmek zorunda kaldım. Bakın kaybettim demiyorum, kaybetmek zorunda kaldım resmen...

Biraz sinirlendim açıkçası. Bu kitabı ne güzel çerezlik kitap ihtiyacımı karşılarım, arada hoş olur diye okumaya başlamıştım. Hatta kitabı görünce almak üzere olduğum diğer kitabı yerine bırakmıştım da merakla bu kitaba koşmuştum. Cık cık cık, her şey boşunaymış.

Ben kitabı beğenmedim. Hatta yılın en beğenmediğim kitabı oldu. İroniktir ki, yılın ilk kitabını da aşırı beğenmiştim. Neyse hayatta ve kitaplarda böyle şeyler olabiliyor tabii.

Kitaplarla kalın.


ALINTILAR

Festina lente: Latin kökenli, Augustus, Titus gibi birçok imparatorun mottosu olmuş, günümüzde de dağcılar tarafından sıkça kullanılan bir ifade: Yavaşça acele et! Ne fırsatları kaçıracak kadar tez canlı ol, ne de fırsatları kaçıracak kadar yavaş... (Sayfa 19)


Arkadaşın bu vazifeye henüz hazır değilse, bunda utanılacak bir şey yok. Zaman geçtikçe bu ona daha ilginç gelebilir. (Sayfa 42)


Bir şeyler yaratıyor olmak kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. (Sayfa 46)


Yazdıkça daha iyi hissediyorum; sanki bu garip tecrübe kalemin yardımıyla kanımdan akıp kağıdın üzerine dökülüyor: ''Bu gece dükkana haddini bilmez hıyarın teki geldi...'' (Sayfa 50)


Bu kızda yaşam kıvılcımları var. Kız ya da erkek, yeni tanıştığım insanlar için birincil kriterim ve en büyük övgüm budur. (Sayfa 57)


Kendi kendine konuşmayı Shakespeare icat etti diyorlar. (Sayfa 65)


Önemli olan dışı ve yüzeyi. İnsanlar baktıkları şeyin gerçek olmasını isterler. (Sayfa 70)


AD LIBRIS: Latince kökenli deyim. ''Kitaplara, kütüphaneye gittim'' anlamına gelir. (Sayfa 106)


Herhangi bir kütüphanede yürüyüp parmaklarını kitap sırtlarında gezdirdiğinde, insanın uyuyan ruhların varlığını hissetmemesi imkansız! (Sayfa 155)


Özenle yaratılmayan ve içinde dostluk barındırmayan hiçbir şey ölümsüz olamaz. (Sayfa 295)


Hayatınız, dilediğiniz gibi gezip dolaşacağınız bir şehir gibi olmalıdır. (Sayfa 295)



Not: Bu kitap yorumu yazısı reklam değildir, kitap önerisidir.



4 yorum:

  1. eveet yazında kitabın konusu ne güzel diye düşündüm önce ne güzel dedim yine kitaplarla ilgili bir çocuksu macera heyecan fantastik bir roman bulmuş dedimdi ama sonra iş değişti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuksu da değil, fantastik de :) Yazar gizem oluşturmaya çalışmış ama pek olmamış. Yine de akıcı ve bence başka kişiler arasından sevenler çıkabilir. Ama ben bu tarz çok basit kalan kurguları artık okuyamadığımı anladım (filmi olsa onu da sevmezdim bu arada). Bir de sakız gibi aynı şeyler dönüp dönüp duruyordu kitapta. Sanki yazar reklam almış da kitabında ürün yerleştirme yapmış gibiydi vallahi :)

      Sil
  2. Güzel bir kitaba benziyor. Şimdiden mutlu bir yıl dilerim 🤶

    YanıtlaSil

Popüler Yayınlar