Rebels of the Neon God | Film Yorumu


Yönetmen: Tsai Ming-liang

Senarist: Tsai Ming-liang 

Yapımı: Tayvan, 1992


''Yaptığına bak. Hayatını boşa harcıyorsun.''


Kaynak: Pinterest


''Eğer şansın yoksa, hiçbir şey planladığın gibi gitmiyor.''


Film, farklı hayatlara sahip iki gencin yaşamlarının paralelliği etrafında ilerliyor. Ah Tze (Chen Chao-jung) arkadaşı Ah Ping (Jen Chang-bin) ile birlikte tüm gün aylaklık ederken geceleri hırsızlık yapıyor. Hsiao Kang (Lee Kang-Sheng) ise ailesiyle birlikte yaşayıp üniversite için sınava hazırlanan bir genç. Ah Tze, her ne kadar toplumun onu ''serseri'' olarak nitelendireceği bir yaşam sürdürse de, aslında kendi halinde yaşamak istiyor. Hsiao Kang ise ''iyi yetiştirilmiş'' bir genç adam olarak görünen ama istemediği bir hayatın içinde yaşamanın hissettirdiği baskı nedeniyle sosyopat davranışları gösteren birisi. Asıl his ve düşüncelerini açık açık yansıtmak yerine, gizli eylemlerde bulunuyor.

Filmin başlangıcında Ah Tze'nin evini su bastığını görüyoruz. Bu durum film boyunca farklı zamanlarda tekrar ediyor. Buradaki su imgesi aslında Ah Tze'nin kontrol edemediği duygularını tanımlamak için metafor olarak kullanılmış. İlk su baskınında Ah Tze'nin abisinin birlikte olduğu kıza karşı hissettiği hisleri bastırmaya çalıştığını görüyoruz. İkinci baskında ise arkadaşı Ah Ping ile kötü bir gün geçiriyor. Her iki durumda da giderden taşan suyu umutsuzca bastırmaya çalıştığını ancak suyun yavaş yavaş yükselip tüm evi kapladığını görüyoruz. Ne zaman ki Ah Tze hissettiği kaybolmuşluk hissine ortak olacak birini, Ah Kuei'yi (Wang Yu-Wen), buluyor; o zaman evin her köşesini sarmış sular da çekiliyor.


Kaynak: Pinterest

Hsiao Kang, otoriter bir baba ve batıl inançlara sahip bir anne ile büyümüş bir genç. Sınav sisteminin katılığı, belki önünde uzanan yaşam ve aslında çevresi tarafından, belki kendisi tarafından da, tanımlanmış kimliği onu boğuyor. Filmin girişinde Hsiao Kang'ın odasındaki böceği sivri bir cisimle yakaladığını görüyoruz. Bu durum Hsiao Kang'ı rahatlatıyor; çünkü aslında odasında dolaşıp duran böcek, kendisinin istemediği bir yaşamda dönüp durmasının bir temsili. Ancak Hsiao Kang aynı yaşama devam ederken, böcek oradan kurtuluyor. Bu durumun Hsiao Kang'ı öfkelendirdiğini görüyoruz. Böcek camın dışında olsa bile onu yakalamak ve yok etmek istiyor. Çünkü Hsiao Kang aslında kendisini yok etmek istiyor. Bir böcek gibi gördüğü kimliğini yok etmek ve özgürleşmek arzusunda. Bu nedenle Ah Tze'yi kıskanıyor. Onu yakın takibe alıyor, her adımında gölgesi gibi peşinden ayrılmıyor. Ancak bu eyleminde de pasif kalmayı tercih ediyor. Varlığını her daim hissettirmek için çabalasa da, kimliğini Ah Tze'ye göstermiyor.


Kaynak: Pinterest


Ah Kuei: Ah-tse gidelim buralardan. 
Ah Tze: Nereye gitmek istiyorsun? 
Ah Kuei: ..... 
Ah Tze: Ne yapacağımı bilemiyorum.


Bu filmi izlemeye başladığımda ilk kez izleyeceğimi düşünmüştüm ancak filmi daha evvel de izlediğimi çok geçmeden anladım. İçerisinde metaforlar taşıdığı için filmi bu ikinci izleyişimde karakterleri daha açık çözümleyebildiğimi düşünüyorum. Filmi ilk izlediğimde daha çok sinematografisinin büyüsüne kapılmıştım. Kullanılan renk paleti, sokaklar ve bu atmosferi müthiş bir şekilde yansıtan müzik... Film her detayıyla ince ince işlenmiş, kendine has, hatta biraz serseri bir hava taşıyan başarılı bir yapım. Herkese hitap edeceğini düşünmesem de, bu tarz filmleri sevenler ve farklı bir şeyler denemek isteyenler için izlemesi keyifli olacaktır.


REBELS OF THE NEON GOD fragman için tıklayabilirsiniz.

Rebels Of The Neon God theme music için tıklayabilirsiniz.


Not: Bu film yorumu yazısı reklam değildir, film önerisidir.



10 yorum:

  1. İzler miyim bilmiyorum ama bu tarz filmleri güzel yorumluyorsun. Sanırım insan kendine yakın hissettiği yapımları daha iyi görebiliyor. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :) Yani evet insan aşina olduğu şeyleri bilgisi olduğu için daha rahat ifade edebiliyor sanırım. Ben detaylarını çözebildiğim ve özellikle de görüntü yönetimi açısından başarılı bulduğum filmleri izlemeyi de yorumlamayı da ayrıca bir seviyorum :) Bu durum yorumlarıma da yansıyorsa ne mutlu diyeyim. Öte yandan bu yorumumdaki tarzdaki filmleri bazı izleyiciler kopuk kopuk bulabilir. Uzak Doğu yapımı filmleri ayrıca seviyorum. Ama onlar da aslında milletlerine göre tarz olarak farklılık gösteriyor. Çin-Tayvan-Hong Kong filmlerinde genelde benzer bir etki oluyor, daha sert, keskin, belki biraz böyle ''serseri :)'' oluyor. Japon filmleri de mesela kendi içinde ayrı bir dünya ama onlar daha yumuşak, dinlendirici. Kore mesela dizi sektöründe gelişmiş diye mi bilmem konuları yoğun ve çok oluyor ve bana filmlerinde olayları çok oldu bittiye getiriyorlarmış gibi geliyor. Hepsi Uzak Doğu aslında ama yönetmenlerin tarzı kültürlerine göre de değişim gösteriyor dediğim gibi.

      Sil
  2. ne güzel bir blogmuş burası:). takipteyim.
    üçüncü fotoğraf aklıma amelie filmini getirmişti ama yorumunu okuyunca çok farklı filmler olduğunu anladım. uzak doğu sinemasına çok yabancıyım. hatta parazit ve kim ki duk'un adını hatırlamadığım bir filmi (sanıyorum mevsimler filmi) dışında hiç izlemedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler efenim :) Motosikletli çift sahneleri sinemada pek bir gözde sahnelerden. Çok da estetik duruyor. Hatta pinterestte karşıma bu sahnenin olduğu filmler çıkınca sonra izlerim diye kaydettiğim de oluyor. İlginçtir bu filmler genelde güzel çıkar (Véronique'in İkili Yaşamı ve Fallen Angel, Amelie'den sonra ilk aklıma gelenler ama daha vardır). Ya açıkçası Uzak Doğu sinemasına aşırı aşırı hakimim diyemem ama artık izleye izleye belli bir görüş edindim haliyle. Favorim Çin-Tayvan yapımları. Görüntü yönetimini estetik buluyorum. Ayrıca kullanılan renk paleti nostaljik bir his veriyor. Bu film biraz özgün işleri sevenlere diyeyim ama tadı şahsen damağımda kaldı. Aradan zaman geçince bir üçüncüyü bile izlerim :) Bu arada Parazit hala popülerliğini korusa da (geçen gördüm en iyi 100 film arasında seçilmiş) kaç yıldır hala izlemedim. Nedense bir itiliyorum o filmden, tamamen sebepsiz. Kim ki duk sineması da şiirsel, hoş ama itiraf etmek gerekirse tüm bunlar bir yana beni bir tık sıkmıştı :)

      Sil
  3. yaa bunu izledim ben de ama sadece adını hatırlıyorum ismi güzel diye :) izlerim yine saol :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet adı akılda kalıcı ama ben de adı nedeniyle ikinci kez izledim yani izlediğimi unutup aaa ismi ne güzelmiş diye izledim :)

      Sil
  4. geçen günlerde bir arkadaşımla izledim, nedense şunu düşünüyorum, adamlar gerçekten görsel şölen sunuyorlar, birçok ülkenin yapımlarına göre çok daha iyiler. ayrıca çok severek izledim, gerçekten su gibi akıp gidiyordu. ayrıca uzun zamandır yoktum ve bu sitenin sen oldugunu sonradan fark ettim, buralarda gördüğüme çok sevindim seni! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet görüntü yönetimi aşırı iyi bence de. İşi çözmüşler, izleyicileri hipnotize ediyorlar, zaten o sinematografiyle ne anlatsalar yutulur :) Evet blog ismim cismim her şeyim değişti. "Ömer'in sesini değiştirdiler, Ömer'in yüzünü değiştirdiler, Ömer'in ruhunu değiştirdiler" :) Neyse hoş geldiiinn :)

      Sil
  5. Metaforların, sembollerin olduğu filmleri ve dizileri izlemek beni çok mutlu ediyor. Çok güzel bir şekilde incelemişsiniz. İzlemeyi düşünüyorum. Ellerinize sağlık. :)

    YanıtlaSil

Popüler Yayınlar